dore okulları
Malatya
24 Nisan, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.52
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2418.8
  • BIST
    9766.72
  • BTC
    66357.49$

Geçmiş zaman olur ki...

13 Ekim 2021, Çarşamba 07:49
Geçmiş zaman olur ki...




               
                 Görmeyen birine maviyi tarif edebilir miyim?
                 Edemem tabii ki, şimdiki çağalara da, biz talebeyken ailemizle telefonla görüşmek için postaneye gidip telefon yazdırır gece yarılarına kadar beklerdik desem, tuvalette bile telefonla konuşabilen bu yeni neslin bizi anlamasını beklemek hayal olmaz mı?
                   Hey Gidi günler hey;
                   Bebeklerin öllüklere belenip kundaklandığı, Türk filmlerinin siyah beyaz, Ajda Pekkan’ın henüz estetiksiz olduğu, tıp fakültelerinde “psikiyatri” bölümünün henüz revaçta olmadığı, paytonların pabucunu dama atan “Hacı Muratların” bile üretilmediği yıllarda, herkesin evinde telefon bulunmazdı. Komşularımızı, “oğlun İstanbul’dan arıyor çabuk gel” diye çağırmaktan yorulduğumuz günlerdi vesselam.
                   Kara trenin gecikip belki de hiç gelmediği, Pele’nin dünya kupasında gol kralı olduğu, Neil Armstrong’un ay yüzeyinde daha henüz yürümediği, kuyruklu Amerikan arabalarının revaçta olduğu fakat içinde klimanın, hava yastığının, emniyet kemerinin olmadığı, müzik dinlemek için pikaplara plak koyduğumuz yıllarda Malatya’mıza, adına sonraları “fastfood” denilen ve ayakta yendiği için midemizden şeytanın alıp götürdüğü..! sosisli sandviç, tost çeşitleri, hamburger, çizburger, pizza, cips türü yiyecekler henüz avdet etmediği için, içine soğan maydanoz konulmuş, haşlanmış yumurta dürümlerinin ve helva ekmeğin popüler olduğu günlerdi. Şimdi adım başı rastladığınız büfeler yerine o zaman adım başı haşlanmış kıpkırmızı..! yumurta satıcıları görürdünüz. 
                   Ha..! şunu da unutmayalım, ekmeklerin kuş yemi kadar olmadığı her bir ekmeğin 580 gram olduğu, yarım ekmeği bile yemekte zorlandığımız günlerdi.
                  İnönü stadının yeni yapıldığı, Malatya radyosunun yeni açıldığı ve neşe içinde istekler yaptığımız günlerde, sokaklar tabelacı Babacan’ın davudi sesiyle yankılanırdı;
               “32 kısım tekmili birden, baş rollerini Kirk Douglas’ın oynadığı Spartaküs adlı film Renkli sinemada” Babacan’ın etrafını o dönem müfredatta olan, şimdi ise artık, ihtiyacımız kalmadı..! Toplumun tüm kesimleri adabı muaşeret kurallarını çok iyi öğrendi nasıl olsa..! diye müfredattan çıkarılan, Yurttaşlık bilgisi dersini okumuş çevresine ve büyüklerine saygılı, cenaze geçerken saygıyla tazim gösteren, sokaklara tükürmeyi ayıp sayan, otobüste büyüklerine yer veren, temizlik görevlilerinin işi ne canım temizlesinler..! demeyip, sokaklara çekirdek çitleyip atmayan, çevreyi kirletmeyen, edepli çocuklar, çevirir onunla birlikte diğer mahalleleri gezerdi.
                  Her gelin kızın rüyasının “Zetina” dikiş makinası olduğu günlerdi, çeyiz olarak birde “gırgır” süpürgesi varsa tadından yenmezdi. İneklerin yemekten çok zevk aldıklarını çok sonraları öğreneceğimiz, Anadol marka arabalarımız bile üretilmemişti. Araba olmadığı için büyüklere payton çağırma görevi çocuklarındı. Paytoncunun yanına oturup mahalleye az mı hava atardık. 
                Hocalara “eti senin kemiği bizim” diyerek teslim edildiğimiz için hocaların vurduğu yerden de gül biterdi..! 
               Derelerde çimip, tarlalarda top oynadığımız günlerde vücut geliştirmeyi de ihmal etmezdik..! Cimnastik salonları yoktu belki ama bizim yaratıcılığımız ona da çözüm bulmuştu. İki Vita tenekesinin arasına bir demir koyup, betonu dökünce bu işinde çözümünü bulmuş olurduk. Gerçi pazı yapmak için haltere gerek yoktu, arabaların direksiyonu o kadar sertti ki zaten yeterince pazı yaptırırdı bize. 
             Kredi kartının olmadığı günlerde, biz o dönem faizsiz alışveriş yapmanın, faizsiz para almanın yolunu da bulmuştuk. Alış veriş yapar, para vermez yaz deftere derdik, elden para alır yaz deftere derdik, ay sonunda ya öderdik ya ödeyemezdik. Kimlere mi? hakkını çok zor ödeyeceğimiz bakkal amcalarımıza.
                          Rahmetli Belediye başkanımız, Nuri Nebioğlu’nun çevre yolu açmak için çalışma yaptığı günler, yani Malatya’nın çevre yoluna kavuştuğu günlerde;
 Nuri Dayı diye hitap edilen ve halktan biri gibi davranan belediye başkanımız Nuri Nebioğlu, çevre yolu ödeneği için Ankara’ya bakanla görüşmeye gider. Bakana durumu izah eder ve bakan sorar;
                     “Nereden nereye kadar gidecek bu çevre yolu, nereler yıkılacak?”
                     “Sayın bağhanım, Tofigin damından, Bıldigin damına gadar vurup gideceğim”...    
   
             Hey gidi günler hey...

             O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler...

             Mekanları cennet olsun...

              Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...