dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2430.6
  • BIST
    9795.81
  • BTC
    63897.66$

Herkes masasının üzerini boşaltsın!

26 Aralık 2021, Pazar 12:08
Herkes masasının üzerini boşaltsın!
 




Üniversitede son sınıftaydık. Lise ve Ortaokullarda öğretmen olarak staj yapma dönemi gelmişti. Staj öncesi son Eğitim Bilimleri dersimizde hocamız sınıfa girdi. Alışılmışın dışında olarak:
-”Arkadaşlar, herkes masasının üzerini boşaltsın. Sıranın içinde kitap, defter, çanta vs varsa yere indirin.”
“Sınav yapacak” herhalde diye dediklerini yaptık. Masalarımızın üstünü ve içini boşalttık.
-”Kollarınızda saat, künye vesaire varsa onları da çıkarıp cebinize koyun”
Denilenleri yaptık. O zamanlar cep telefonu olmadığı için herkesin kolunda mutlaka saat olurdu. Çıkarıp cebimize attık. Hocamız:
-”Şimdi herkes ellerini avuç içleri masaya yapışacak şekilde masasının üstüne koysun.”
Herkes ellerini masa üstüne koydu.
-”Arkadaşlar, bir deney yapacağız. Herkes ellerini havaya kaldıracak. Ben 3’e kadar sayınca sert bir şekilde masasına vuracak” 
Herkes ellerini havaya kaldırdı. Hocamız 3’e kadar saydığında eller sıraya düzensiz bir şekilde lap, lap vurdu. Hocamız sinirlendiğini belli ederek:
-”Böyle değil. Ben 3’e kadar saydığımda aynı anda ve çok sert bir şekilde masaya vuracaksınız. O kadar sert olmalı ki en alt kattaki dekan “Bomba patladı” zannedip odasından fırlamalı. O kadar sert ve aynı anda vurmalısınız yani”
Denileni yaptık. Sertçe masaya vurduk. Hocamız “Olmadı, daha sert!!” dedikçe daha sertçe gümlettik masaları. İstenilen kıvam yakalanınca hocamız:
-”Elleriniz acıdı değil mi arkadaşlar? Şimdi ellerinizle masanızın üzerini okşayın. Sıvazlayın…”
-“ Ne kadar yumuşak geliyor değil mi?"
Evet. O sert darbelerden sonra acıyan elimiz masayı okşarken rahatlamıştık. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken hayatımın dersini alacağım konuşma gelmişti Eğitim Bilimleri hocamızdan:
-”Arkadaşlar. Siz masalarınıza, o tahta yüzeylere sert davrandınız. Ona vurdunuz. O da sizin elinizi acıttı ve size sert davrandı. Siz masayı okşadınız. O da sizin elinizi okşadı. Cansız bir tahta parçasının tepkisini gördünüz yaşadınız. Yarından itibaren stajlarınızı yapmak üzere okullara dağılacaksınız. Sonrasında da öğretmen olarak hayata devam edecekleriniz var. Öğrencileriniz olan çocuklara siz nasıl davranırsanız ondan da benzer tepki alırsınız. Siz sert ve kötü davranırsanız onlardan da o sonucu alırsınız. Siz şefkatli ve muhabbetle davranırsanız onlar da size aynı tepkiyi vereceklerdir.”
Bu hayatım boyunca hatırlayarak uyguladığım bir sistem oldu. Askerlik dönemimde Yedek subay öğretmen olarak tayin olduğum Şanlıurfa Lisesinde 1 yıl süren öğretmenlik hayatımda okulda ve öğrencilerimde büyük değişimler ve güzellikler gerçekleştirebildim. 
Bu sistemde eğer iyi bir otorite kuramazsanız, ters bir sonuç almanız söz konusu olabileceği gibi, yumuşak davranmakla, laubali olmak arasındaki farkı da yakalayamazsınız. 
Öğretmen olarak ilk dersime girdim. Lise 2. sınıf idi. Öğrencilerimle tanışma faslı sırasında arka sıralardan bir öğrenci ayağa kalktı. Bu oldukça iri kıyım boylu boslu biri idi. Kravatı 15-20 santim kadar aşağı kaymış, gömleğinin yakaları açık, ceketinin bir kolu giyilmiş, diğer kolu ise omuzda asılı olan, Lise 2. sınıf öğrencisi için fazla gür sayılabilecek sakalı olan biri idi. Sallana sallana yanıma geldi. Sınıfta çıt çıkmıyor, herkes sanki olacakları kaçırmamak ister bir pozisyonda pürdikkat kesilmiş izliyordu. 
Öğrenci yanıma kadar gelince yukarıdan, (ayakta olmama rağmen) aşağıda kalmış olan bana eğilip:



-”Hoca! Sen devam et, ben dışarda biraz dolanacam!” diye homurdandı ve sınıf kapısını da açık bırakarak çıkıp uzaklaştı.
Dakka bir, gol bir.
Bu durumdan kendimi çıkaramaz ve öne geçemezsem bu bir yıl sürecek öğretmenlik hayatım çekilmez hal alacaktı. Önde oturan öğrencilerden birine kapıyı kapatmasını söyledim. Kapı kapatıldı. 
-”Bu arkadaşınızın adı nedir?” diye sordum.
Sınıfta çıt çıkmadı. Belli ki bir korku egemenliği oluşturulmuş. Herkes çekiniyor. İki kere soruyu tekrar etmeme rağmen sınıftan kimse onun adını söylemedi. 
Dakka iki, yediğim gol iki. 



Öğretmen masasına gittim. Çantamdan iki küçük kâğıt çıkardım. Öğrencinin kalktığı sıranın sağında ve solunda kalan öğrencilerin önüne kağıtları koydum.
-”Disiplin kuruluna verebilmem için arkadaşınızın ismi bana lazım. İster onun adını yazın. İsterseniz kendi adınızı yazın. Her iki seçenek de bana uyar."
Tabi ki her ikisi de problem çocuğun ismini yazıp bana getirdi. İlk derste yediğim iki golü de silmiş ve öğrencilerimle ders sonuna kadar güzel ve muhabbetli bir zaman geçirmiştim. 
O öğrenciye ne mi oldu? Dersten sonra müdür odasına şikâyete gittiğimde, 20 civarında disiplin dosyası olduğunu ve bir gün sonra disiplin kurulu tarafından okuldan komple uzaklaştırılacağını öğrendim. Dersimde yapılan hareket diğer suçlarının yanında devede kıl gibi kalacağı için herhangi bir rapor da tutmadım.



Öğretmenlik çok harika bir şey. Aradan geçen 30 yılın her diliminde “Öğretmenliğe devam etmemiş olmaktan dolayı” kendi kendime çok kızarım. Ama Şanlıurfa lisesinden o dönem öğrencim olan halen görüştüğüm “arkadaşlarım” var. Çok güzel dostluklarım oldu. Çok güzel insanlarla tanıştım. Çok harika bir damak tadı oluşturan yemeklerini tattım. Şanlıurfa için “Bir gelen ağlar, bir de giden ağlar” dedikleri kadar var.  Ayrılırken ağladığım bir şehir.
Şanlıurfa lisesinde katkılarımla olan değişimler ve güzellikler belki ilerdeki bir makalenin konusu olabilir. Kendimi cilalamak için değil, bir öğretmenin kemikleşmiş kalıplara rağmen neler yapabileceğini gösterebilmek ve gençlerimize ışık olabilmek amaçlı.
Makalenin başında çayın altını yakmıştım. O da kaynadı. Demlemem lazım. Bu pazar baba kahvaltısında tepside kumpir yapacağım. Dünden malzemeleri aldım. Hatun görse “Göbeğin az sanki. Bir de kumpir mi yapacaksın” diye söylenir ve engel olur diye malzemeleri dolapların en az kullanılan gözlerinden birine zula ettim. Söylesem sürprizi kaçar. Kumpirden oluruz. Masada karşılaştıklarında zayiatım daha az oluyor.
Zamanım daralıyor. 
Beni meşgul etmeden sizler kalın sağlıcakla.