dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    34.98
  • ALTIN
    2325.9
  • BIST
    9072.35
  • BTC
    69952.79$

İHSAN, “KOCA”MAN HAYIRLI OLSUN…

13 Ocak 2020, Pazartesi 04:54

 

SESLİ MAKALE 


Siyaset “mudarat”  sanatıdır. Siyaset, tabir-i diğerle “mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” diyerek her kesimi “idare” etme yoludur.

Siyasetçi adamının kavgası, “prim” yapacağı kişiyle olur.

Siyasetçi adam, menfaatlerin ötesinde olmaz.

Özellikle siyasetçinin kütüğünde “Malatya” yazıyorsa, işler biraz daha “karışık” demektir…

Bu sebeptendir ki “AK Parti Malatya İl Başkan'ı kim olacak?” sorusuna cevap bulmak için yazdıklarım “İnandığım” doğrulardır.

Bu sebepten AK Parti il Başkanı olmak isteyen arkadaşlara hatırlatıyorum:

Eğer etrafınızda yazdıklarımın aksini iddia eden bir üst(!) siyasetçi varsa, hele ki bu siyasetçi ağzınıza bir parmak da bal çalıyorsa, bilin ki o siyasetçi sizinle “Mudarat” yapıyordur.

Siz onlara değil bana inanın…

Not:
Mudarat, idare etmektir.

ALLAH, ZİHİN AÇIKLIĞI VERSİN…


Doğruyu bulmak için tartışmak, medeni insanların takip ettiği bir yoldur. Bu sebeptendir ki bu köşede, doğruyu bulmak adına aylardır AK Parti İl Başkanı İhsan Koca'yla ilgili yazılar kaleme aldık, tartıştık ve tartıştırdık.

Şu saatten sonra yazmanın artık bir manası kalmadı…

Çünkü aldığım bilgilere göre,  Bülent Tüfenkçi ve Öznur Çalık ile birlikte diğer iki vekilimizin “ittifak ettiği” isim İhsan Koca imiş. Sayın Koca, Malatya AK Parti İl Başkanlığı görevine devam edecekmiş. Bu AK Parti genel merkezinde de kabul görmüş.
 
Buradan kendisini “tebrik”le birlikte “Allah, zihin açıklığı versin. Başında akıl, kalbinde de iman eksik olmasın” diye de dua ediyorum…

GAZETECİLİK ZOR ZANAAT, VESSELAM…
Her ne kadar kamu vicdanını temsil etse de, bazı kişiler tarafından hazmedilmesi zor bir meslektir gazetecilik.

Muktezası, “cem-i zıddeyndir”. Yani iki zıttın bir arada olmasıdır.

Yayın hayatına devam etmek için hem reklam ve ilan alacaksın, hem de reklam ve ilan aldığın kişiyi yeri geldiği zaman kamu adına eleştirip, yaptığı yanlışı düzeltmesi gerektiğini bildireceksin.
Yani aynı anda hem amir, hem memur, hem patron, hem işçi, hem de müşteri olacaksın. Bu ise halli nâmümkün bir durumdur.

Son söz olarak, Gazeteciler Günü vesilesiyle şahsımı arayan herkese kocaman bir “teşekkürle” mukabelede bulunmak isterim.

MÜNASEBETSİZ MEHMET EFENDİ…

Osmanlı Padişahlarından Sultan II. Mahmut döneminde “Mehmet Efendi” isminde “Veli” olduğu iddia edilen bir zat yaşarmış.
 
Padişah, münasebetsizliğiyle şöhret bulmuş bu insanı dinleyip, münasebetsizliğinin derecesini ölçmek istemiş.

Mehmet efendiyi huzura getirmişler.

Padişah, Mehmet efendiyle uzunca bir sohbet gerçekleştirmiş. Ancak münasebetsizliğiyle ilgili hiçbir şeye tanık olmamış. Aksine onda yaşlı bir “Ağbaba” tavrı varmış.

Nihayetinde, sohbet sona ermiş, Mehmet Efendi de birkaç kese akçeyle huzurdan ayrılmış.

 Aradan günler geçmiş. Sultan Murat Babıâli'yi teftişten döndüğü bir sırada faytonuyla Cağaloğlu yokuşunu çıkmaktaymış. 

Birden Mehmet efendinin sesi duyulmuş:

-Hünkâra arzım vardır, bildiriniz.

Sultan Mahmut, sesi tanıyıp "Galiba önemli bir maruzatı var" diyerek arabacısına bir lahza beklemesini emretmiş. 


Ne var ki yokuşun en dik olduğu noktada durmuşlar, atların zapt edilmesi çok zormuş.

Atların ayakları yokuş aşağı kayarken, Mehmet Efendi gayet sakin bir şekilde, “Padişahım, acaba saz çalmasını bilir misiniz?” diye sormuş.
   

Soruya bir anlam vermeye çalışan padişah, “Hayır, bilmem” diye karşılık vermiş.

   “Bendeniz de bilmem efendim.” demiş Mehmet efendi. 

   “Öyle mi?” diye karşılık veren Padişah, konunun nereye varacağını merakla beklemeye başlamış. 

Bu sırada fayton da geri geri kaymaya başlamış.

Mehmet efendi yine sakin bir şekilde, “Evet efendimiz! Bursa'da halamın damadının bir yaşlı teyzezadesi vardır?” diye konuşmasına devam etmiş.  

Padişah, “Eee?” diyerek sözün sonunu getirmeye çalışmış.

Mehmet efendi, “O da saz çalmasını bilmez efendimiz” diyerek Padişahı çileden çıkarmanın eşiğine getirmiş.

Bir yandan Mehmet efendinin sözünün sonunu bekleyen bir yandan da geriye doğru kayan faytonu düşünen Padişah, “Ya!” deyivermiş.

Mehmet efendi, “Vallahi efendimiz, hatta…” dediği anda Sultan Mahmut'un gür sesi duyulmuş:

Tez çekin şu Münasebetsiz Mehmet Efendi'yi yolumdan. Yoksa ya ben bayılacağım, yahut atlar çatlayacak!

Kıssadan hisse: Bazen büyük makamları işgal eden küçük insanların, temsil kabiliyetleri olmadığı halde, münasebetsizlikleriyle, kabiliyetsizliklerini “kamufle” etmeye çalışırlar…

AĞBABA'YA GÖRE MALATYALI OLMAK…

Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkan yardımcısı ve Malatya milletvekili Veli Ağbaba, adeta kıyametleri kopardı. Sebebi ise Malatya Büyükşehir Belediyesi'nin Türkiye'nin sayılı iş insanlarından olan Ethem Sancak'a “Fahri Malatyalılık” belgesini vermesiydi.

Eğer bu belge CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu'na verilseydi: “Kemal Kılıçtaroğlu ülkemizin ilk ve köklü partisi olan CHP'nin Genel Başkanıdır. Bu hassasiyeti gözeterek genel başkanımıza “Fahri Malatyalılık” belgesini veren Malatya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Selahattin Gürkan'a, bu naifliğinden ötürü teşekkür ederim

Veya

Eğer bu belge İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı Ekrem İmamoğlu'na verilseydi: “Sayın Ekrem İmamoğlu, İstanbul gibi metropol bir ilimizde iki defa üst üste seçim kazanmış ve 15 milyon İstanbullu'nun gönlünde taht kurmuş bir kişidir. İstanbul'da yaşayan 1 milyona yakın Malatyalı'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle olan ilişkilerini devam ettirmek adına verilen “Fahri Malatyalı”lık beraatı sayın Selahattin Gürkan'ın ince bir düşüncesi olmakla birlikte, tüm Malatyalıların ali menfaatine olmuştur

Sözleriyle mezkur isimleri savunacağına inandığım Veli Ağbaba, “Fahri Malatyalılık” belgesi AK Parti'ye yakın bir isim olunca şu şekilde twit attı:

 “AKP'nin yandaş işadamı Ethem Sancak'a bir telefonla Fahri Hemşehrilik Beratı verilmesi Malatya için bir utançtır. Fahri Hemşehrilik istisnai bir durum olup, her önüne gelene verilmez. Malatya Büyükşehir Belediye meclisi otobüs pasosu verir gibi ,maç bileti dağıtır gibi hemşehrilik beratı dağıtamaz/dağıtmamalıdır. Malatyalılık parayla satılmadığı gibi önüne gelen her cüzdanı kalına , üstelik de tüm Türkiye'de tartışılan birine verilmemelidir. Bu kararı alan meclis üyelerine sormak gerekir; Ethem Sancak hangi özelliğiyle Malatya'ya hemşehri olmuştur? Ethem Sancak'la hemşehri olmak Malatyalılar için olsa olsa züldür” diyen Ağbaba, “Bu karar Malatyalılar için yok hükmündedir. Hemşehrilik asla kabul edilmeyecektir. Malatyalı olmak bir telefonun ucundaysa, bu kararın altına imza atanlara da yazıklar olsun. Hemşehrilik kültürünü en iyi bilmesi gereken kentin yerel yöneticileridir, meclis üyeleridir. Ethem Sancak Malatya'ya fahri hemşehri olduysa bu ‘onur' da Malatya Büyükşehir Belediyesi'ne yeter!

Sayın Ağbaba, verip-veriştirmeden önce bu beratın niçin verildiğini bir araştırın derim ben. Mesela Ethem Sancak'ın, İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp merkezine kazandırılması planlanan “Onkoloji hastanesi” için maddi destek sağlamak ve sağlattırmak adına ciddi gayretleri bulunuyor.

Yanınızda yörenizde kimler varsa onlardan bir öğrenin konuyu derim ben….

İSMAİL KAPAN, ÇARŞAMBA SOHBETLERİ”NİN KONUĞUYDU 


Geçtiğimiz hafta “Çarşamba sohbetleri” kapsamında röportaj yaptığım Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan'ın hayatı bir gazeteci olarak benim için bir tez özelliği taşıyor. Bu tezden edindiğim bilgi ise, inanç, azim, gayret ve tevekküldür. Bu röportajın çoğu meslektaşımın hayatına ışık tutacağına inancım tamdır. İşte Üstadımız diye tasnif ettiğim İsmail Kapan ile ilgili tespitlerim:

  • Zorlu süreçlerin sabırla geçeceğine inandığından, mesleki hayatının en sıkıntılı dönemlerinde bile göğüs germiş.

  • Düşünerek ve ağzından çıkan kelimenin nereye gideceğini hesap ederek konuşuyor.

  • Malatya'nın bir cazibe merkezi olmasını çok arzu ediyor.

  • Her iki üniversiteden de Malatya için çok şey bekliyor…

 1_976 

YUKARIDAKİ FOTOĞRAFA İKİ YORUM

 Geçtiğimiz günlerde Malatya Time haber sitemizde bir haber yayınlamıştık. İyi Parti İl Başkanlığı'ndaki devir teslimle ilgili haberimizde kullandığımız fotoğraf, geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım tarafından şöyle yorumlandı: 

Bu fotoğraftaki iki kişiyi de tanımıyorum. Fotoğrafı gördüğümde haberin başlığına da baktım. Bir devir teslimden ziyade, kavga eden iki kişiyi önce ayırmışlar sonra da barışmaları için zorlamışlar.

Bu arkadaşımın yorumunu duyunca ben de bir daha baktım fotoğrafa. “Soldakinin altından koltuğu alındığı için çok kızgın. Sağdaki ise “Yine ben nabeer” der gibi bir poz vermiş” diye
yorumladım.

Selam ve dua ile
Fiemanillah