dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2424.2
  • BIST
    9722.09
  • BTC
    64440.54$

İklim Ekonomisi ve Yerel Yönetimler

28 Nisan 2020, Salı 06:39

 

SESLİ MAKALE

 

 

Suya atılan Kurbağa teorisi vardır. Bir kurbağa sıcak su dolu tencerenin içine atılırsa, canı yandığından, zıplayıp kaçarak kurtulur. Fakat kaynar su yerine kurbağayı soğuk su dolu bir tencerenin içinde kısık ateşli ocağa koyup, suyu yavaş yavaş ısıtarak kaynatırsak; kurbağanın kendi vücut ısısı su sıcaklığındaki kademeli artışı ile uyumlu olacağından kurtulmak için çabalamayacağından su daha kaynamadan ömrünü tamamlamış olacaktır.

 Birinci durum; bugün 7,8 Milyar dünya nüfusu sanki kurbağanın kaynar suya atılmış hali gibi yaşadığımız küresel salgından kurtulmak için çabalamakta. Bu küresel salgından kurtulmak ve olumsuz etkilerini azaltmak için bütün insanlar ellerinden gelen çabayı yapmaya çalışarak bundan kurtulacaktır.

 İkinci durum ise bize şunu göstermekte; az miktarda hissedilen bir olay kademeli olarak gittikçe artarsa, insanlar bu duruma kendini kademeli olarak alıştırarak fark etmemeye veya görmezden gelmeye ve hatta normalmiş gibi algılamaya başlar. Tıpkı 1980'li yıllarda sıcaklıkların arttığı ve küresel ısınma sonucu İklim Değişikliği olduğu konusu gündemimize gelmesine karşın küresel anlamda tam bir mücadeleden söz etmek mümkün olmamıştır. Ocak 2019 İklim Değişikliğine ilişkin yazımda detaylı değinmiştim.

 Geçtiğimiz 20 Nisan tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, dünyayı etkisi atına alan iklim değişikliğiyle mücadele ile ilgili olarak "Çevre kirliliği insanlığın ortak problemidir." İklim değişikliğiyle mücadele ve atık konusunda daha hızlı karar alınması için 5 Nisan tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik"te yaptıkları değişiklikle yerel yönetimlere Büyükşehir belediyelerinde   "Sıfır Atık Dairesi Başkanlığı"  ile  "İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı", il ve ilçe belediyelerde ise "İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü" ile "Sıfır Atık Şube Müdürlüğü" kurulacağını bildirerek "Böylece yerel yönetimlerimiz, iklim değişikliğiyle daha etkin şekilde mücadele edebilecek, karar alma süreçlerini hızlandırarak adımlarını süratle atabilecek. Çevreye dair tüm projeler, Sıfır Atık çatısı altında daha verimli hale gelecektir.” Açıklamasında bulunmuştur.

 Sıcakların artışı sonucu meydana gelen buharlaşma ile tatlı su kaynaklarının azalmasına, buzulların erimesinden dolayı tatlı suların denizlere karışarak deniz su seviyesinin yükselmesine sebep olarak karasal alanlarda kayıplar meydana getirmekte, yağışlarda azalma, 3 ayda yağması gereken yağmur bir günde yağarak sellere sebep olup bitki örtüsünü yok ederek maddi kayıplara neden olmaktadır. Üç bir yanı denizlerle çevrili ülkemizde yağmur sularının deniz suyuna karışması, yağışlardaki kararsızlık, kuraklık gibi sorunlar da gıda üretimini etkilemektedir.

 Diğer taraftan bugün 7,8 Miyar olan dünya nüfusu 2050 yılında 10 Milyara çıkacak, dünya genelinde deniz su seviyesinin yükselmesinden ve kuraklıktan dolayı 150 Milyon insan yaşam yerlerini değiştireceği de hesaplanmaktadır. Bu durumda kişi başına düşen su kaynaklarının ve tarımsal alanların azalmasına sebebiyet verecektir.

 İklim Değişikliği konusunda Bileşmiş Milletler 2050 yılına kadar sıcaklıkların atışını 1,5 derecede durdurmak için çalışmalara öncülük etmektedir. Bu mücadeleye her ülke kendi ulusal eylem planı ile çalışmalara katkı sunacaktır.

 İklim Değişikliği Karbon Dioksit (CO2), Metan (CH4), Azot Oksit (N2O), Troposferik Ozon (O3), Su Buharı (H2O) içinde olduğu sera gazlarından kaynaklanmaktadır. İklim değişikliğinin üçte ikisinin sebebi 1850 sanayi devriminden sonra Fosil yakıtların enerji üretimi ve kullanılmasından dolayı ortaya çıkarken, üçte bir sebebi de orman ve tarımsal alanların (İmara açılması veya çiftçilerin yeterli gelir elde edememesi sebebi ile tarım alanlarını/köylerini terk etmeleri gibi sebepler) azalmasından kaynaklanmaktadır. Ağaçlar ve bitkiler; fosil yakıtların saldığı karbondioksit içindeki karbonu alarak kendini geliştirirken oksijeni havada serbest bırakmaktadır.

 Bilim insanları iklim değişikliği konusunu SU – Gıda – Enerji döngüsünü bir bütün olarak ele almaktadır.

 Enerji üretiminde kullanılan fosil yakıtlarının (Kömür, Petrol ve Doğalgaz) kullanılması sonucu iklim değişikliği etkisi sonucu hava kalitesi, tatlı su kaynaklarında azalışlar, kuraklık gibi etkilerini de göz önüne alan gelişmiş ülkeler 1980'li yıllarda enerji yatırım hesaplarını Enerji – Ekoloji – Ekonomi üzerine yapmaktadırlar. Enerji yatırım maliyetlerini hesaplarken; sadece yatırım ve işletme maliyetlerini göz önüne alınmayıp; bunlara ilave olarak hava kalitesi, insan ve canlı sağlığı, su kaynakları ve tarımsal alanlar gibi ekolojik sisteme verilen zararların (Toplumsal Maliyetleri) hesaplarının yanı sıra kurulacak tesis kullanım ömrünü tamamladıktan sonra tesis alanının tekrar yatırım öncesi durumuna getirilmesi maliyetlerini de göz önüne alarak Toplam Maliyetler hesaplanarak kararlar alınmaktadır.

 2019 sonunda Bazı kömür santralları özelleştirme kapsamında santrallara taahhüt ettikleri baca filtrelerini takmadıkları için faaliyetleri durduruldu. Bu duruma bazılarımız işletme nasıl kapatılır, ekonomiye zarar veriliyor diye bakabilir. Fakat santrallara O baca filtrelerinin takılmaması sonucu insanların sağlığına (Tedavi masrafları, iş gücü kaybı) ve tabiata vereceği tahribat ekonomik olarak çok daha yüksek olacaktı. Toplumsal maliyetleri yüksek olan tesislerde zararları mümkün olduğunca azaltarak bu tesislerin ekonomik ömürlerini tamamladıklarında kapatılmaları gerekmektedir. Ekonomik ömürlerini tamamlayan toplumsal maliyetleri yüksek olan tesisler kapatılarak, iyi planlanmış Rüzgar ve Güneş başta olmak üzere Yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüşümü sağlamalıyız. Güneş Enerjisi konusunda İnönü Üniversitemiz 5 MW tesis kurmuştu. Şimdi de Yeşilyurt Belediyemizin Güneş Santralı kurma çalışmaları haberlerini duymaktayız. Bu sistemlerde (Güneş ve Rüzgar bedava) girdi, taşıma maliyetleri ve toplumsal maliyetler olmayıp, sadece yatırım ve işletme maliyetleri vardır. Yenilenebilir Enerji Sistemlerinde Toplumsal maliyetler olmadığından toplam maliyetleri de düşüktür. Enerji Depolama sistemleri de sisteme dahil edildiğinde enerji de emre amadelik de sağlanmaktadır.

 Tatlı Su konusunda öncelik sıralaması vardır. Birinci öncelik İçme suyu, ikincisi kullanma suyu, üçüncüsü tarımsal alanların sulanması en son da sudan hidrolik enerji üretimi düşünülmelidir. Şu an Su Stresinde olan ülkemiz, 2030 yılında Su Sıkıntısı ve 2050 yılından sonra Su Fakiri olmaya aday olduğu bilim çevrelerinde ifade edilmektedir.

 Yerel Yönetimler SU – GIDA - ENERJİ döngüsü üzerine yapacakları (Azalt, Yeniden Kullanım, Geri Dönüşüm) çalışmalarla Toplum Bilincinin Arttırılması, Kentsel Planlama, Halk Sağlığı, Su Yönetimi, Yenilenebilir Enerji, Enerjinin Etkin Kullanımı (Özellikler Enerji Verimliği ve Atık İmar mevzuatına işlenmeli), Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve Atık Yönetimi gibi konularda küresel sorunlarla mücadele ederken hem Toplumsal Maliyetler azaltılır hem de Kent Ekonomisini gelişmesi sağlanır.

 

Bilgin Akbal