dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2496.7
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63849.19$

İKRÂR-I VÂHDET TASDÎK-İ RİSÂLET

23 Nisan 2021, Cuma 07:29

 

 

Bilinmeyi murâd etti; güzelliğini, kudretini, rahmetini, merhametini, esmâlarını, tecellilerini, varlığını ve birliğini göstermek istedi.

Zâtından yine zâtına olan bir nûr yarattı. O nûr, Cenâb-ı Hakk'ın kendi zâtınâ teveccühü ve zâtına olan muhâbbetinden; "Lâ ilâhe illâllah" kelâmı ile yine zâtını tevhîd etti.

O tevhîd ki; benlik iddiâsını yok eder. Vâcibu'l Vücûd'un yalnızca ve yalnızca Allah olduğunu ispat ve tasdik eder. Böyle bir tasdik ve ikrâr da ancak Allah'a muhabbet duyan, özünde Allah'ın zatına duyduğu muhabbetin bir yansımasını teşkil eden Muhammedî Nûr'da kendisini izhâr eder.

Kâinatın zuhuruna bu nûr vesile oldu. Rabbü'l Âlemîn, kâinatın övüncü olan bu nûra; "Muhammedû'r Râsulullah" buyurdu. Zatına nasıl vâsıl olunacağının, vuslâtın nasıl vuku bulacağının müjdesini, o muhabbet ve aşk nûruna; Muhammed ism-i şerifini kevn-ü mekân ve kelâma nakşederek ilân etti. İkrâr-ı vâhdete, tasdîk-i risâleti bahşetti.

Bu minvâlde; "Mü'min, mü'minin âyinesidir" hadîs-i şerifindeki 'el-Mü'min' esmâsından, murâdın, nûrun Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz'e (sas) işaret edildiğine, ikincisinde kastedilenin de bizzât zâtının olduğunu tefekkür edersek, bu hadîs-i şerif kalbimizde; "Hakîkî bir mü'min olan Hz. Muhammed (sas), el-Mü'min olan Allah'ın bir tecelli aynasıdır" mânâsı güneş gibi doğar ve nûrla kaplar.

Ancak "Muhammedû'r Râsûlullah" tevhîdi ile "Hz. Muhammed'in (sas) anlattığı Allah'a imân ederiz" tasdikini yapmış oluruz. Allah, "ve kefâ billahi şehidâ Muhammedû'r Râsûlullah" buyurarak, Râsulünü tasdîk etmiş, şanını yüceltmiş ve şâhidi olmuştur.

"El-fakru fahri..." Allah'ın şahit olduğu ve tasdîk ettiği O nûr; neye ihtiyaç duyar?

Elbette ki; "Allah O'na kâfidir, O ne güzel Vekîl'dir..."

O'nun hatrına ümmetinden tek bir ân dahi vazgeçmemiştir. Vazgeçmemiştir; çünkü Cenab-ı Hakk, Rabbü'l Âlemîn, Efendimiz'de (sas), Rahmeten li'l Âlemîn'dir.

Bu bağlılık ve himmet, Allah'ın şefkât ve merhametinin, muhabbetinin, Efendimiz'deki (sas) tam tecellisi ve tezâhürünün ispatıdır.

Bundandır ki; kalp, nazargâh-ı ilâhidir. Allah, mü'min bir kulunun kalbine nazar edebilir.

Dolayısı ile kulluğa yaraşır tevhîdi lisânıyla yaratılışta Allah'ın zikri olan; "Muhammedû'r Râsûlullah" da kalp ile zikredilerek kalp âynası cilâlanır.

Böylelikle yere göğe sığmayan Allah, mü'min bir kulunun kalbine nüzûl buyurur.

Istinâd istikâmetimiz, ilelebet istikâmet-i Muhammedî'dir.

Madem ki şu kâinatın yaratılmasındaki murâd; Allah'ın bilinmesidir ve bu bilinmeyi tasdik makâmı Hz. Muhammed'dir (sas), öyleyse O'nun hilkâti elbette kâinatın yaratılmasına bir sebep, bir nüvedir. Bu mânevî idrâk de insanı, zaman ve mekândan öte ve ulvî bir aidiyet makâmı ve huzuruna sevk ederek, izzet mertebesine yükseltir.

Yalnızca 'O'. Her şeyde gösterilen ve görülmesi gereken 'O'. Bütün muhabbetin müsebbibi 'O'. Tabip 'O'. Şifâ ancak 'O'.

Velhasıl, sözü uzatmadan özüyle nihâyete erdirirsek;

"Zât-ı Hakk'ta mahrem-i irfân olan anlar bizi

İlm-i sırrda bahr-ı bî-pâyân olan anlar bizi

 

Bu fenâ gülzârına bülbül olanlar anlamaz

Vech-i Bâkî hüsnüne hayrân olan anlar bizi

 

Dünyâ vü ukbâyı ta'mir eylemekten geçmişiz

Her taraftan yıkılıp vîrân olan anlar bizi

 

Biz şol abdâlız bıraktık eğnimizden şâlımız

Varlığından soyunup uryân olan anlar bizi

 

Kahr u lûtfu şey'-i vâhid bilmeyen çekti azâb

Ol azâbtan kurtulup sultân olan anlar bizi

 

Zâhidâ ayık dururken anlamazsın sen bizi

Cür'a-yı sâfî içüp mestân olan anlar bizi

 

Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek

Bu cihânda sanmayın hayvân olan anlar bizi

 

Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün

Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi

 

Halkı koyup lâ mekân ilinde menzil tutalı

Mısrîyâ şol cânlara cânân olan anlar bizi"

 

Vesselâm...