dore okulları
Malatya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63040.282$

İsrail-Hamas

31 Ekim 2023, Salı 09:48
İsrail-Hamas

Son çatışmalar nedeniyle kamuoyunda HAMAS konusu oldukça sık konuşulmaya başlanmıştır. Hamas’ın nasıl bir yapı olduğunu açıklamak oldukça zordur. Zira Hamas, kuruluşundan itibaren oldukça farklı yollardan geçmiş, birçok kez değişerek günümüze gelmiştir. İlk başlarda dini, sosyal bir yardımlaşma örgütü olarak ortaya çıkan Hamas, Milliyetçi ve (o zaman) direnişçi olan FKÖ’yü dengelemek amacıyla İsrail tarafından kollanmış ve sıklıkla örtülü ödenekten finanse edilmiştir. Zaman içinde güçlenen ve taban bulmaya başlayan Hamas bu kez Filistinli gençlerin baskısı altında FKÖ’ye karşı güç kaybetmemek için eylemci bir yapıya bürünmüştür. Bu süreçte Hasan El Benna, Said Havva, Muhammed Kutup gibi Mısır Müslüman Kardeşler örgütünün eylemci teologlarının etkisi altında direniş örgütü olarak yeniden yapılanmıştır. 2006 seçimlerinde Filistin Otoritesinin yolsuzluklarından bıkan halkın desteğini alarak önemli bir başarı elde eden Hamas, kendisini uluslararası topluma kabul ettirebilmek için çaba harcamıştır. Bu süreçte Hamas’ın dış ilişkilerinden sorumlu iki numaralı isim olan Ahmet Yusuf El-Kaide, Erdoğan karşılaştırması yaparak esnek oldukları için kendilerinin Erdoğan’a yakın olduklarını ifade etmiş ve ayrıca bu süreçte Hamas Batıya daha yumuşak bir profil çizmek için Türkiye ile ilişkisini artırmıştır. 

Aslında bilinenin aksine Türkiye’nin etkisi Filistin’den daha fazla İsrail üzerindeydi. Filistinliler Arap ülkeleriyle özellikle Körfez ülkeleri ile daha yakın ilişki halindedirler. Elbette Türkiye’nin kendilerine verdikleri destekten memnunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan için de övgüler düzüyorlar fakat uygulamada Türkiye’nin etkisi oldukça geride kalıyor. Çünkü Erdoğan Türkiye’sinin Neo-Osmanlı söylemi ve tutumu diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi Filistin’de de çok hoş karşılanan bir proje değil. Ortadoğu’daki Arap ülkelerinde Osmanlı imajı bizim beklentilerimizin oldukça uzağında. Türkiye’nin Filistin desteği ve Türk halkının Filistin’e olan sempatisi memnuniyetle karşılanmakla birlikte bu konunun Türk iç politikasında daha etkili sonuçlar veren bir retorik olduğu aşikar.  Ayrıca Türkiye’nin bu konuya olan güçlü ilgisine karşın Filistin ve Hamas konusundaki akademik birikimlerimiz oldukça sınırlı. Hamas konusunda üniversitelerimizde yapılan tez çalışmalarının sayısı 115, bir bütün olarak Filistin hakkında yazılan tezlerin sayısı ise herşey dahil 1063. Bu rakama siyaset bilimi alanı dışındaki tezler de dahil. Buna karşın Filistin konusunda çalışma yapan Batı ve İngiltere’de bulunan araştırma merkezlerinin sayısı ise oldukça fazla. Bizim beklentilerimizin ötesinde Filistinlilerin (özellikle akademik ve politik camianın) en çok ilgi gösterdikleri ülke ise İngiltere. 

Filistin davasının Batı kamuoyunda oldukça ciddi desteği bulunmasına karşın Hamas’ın tereddüt yaratan durumu daha çok eylem biçimlerinden kaynaklanıyor. Hamas intihar bombacılığını Filistin eylem kronolojisine kazandıran bir yapı olduğu gibi ayrıca sivil yerleşimlere yaptığı saldırılar nedeniyle Batı kamuoyunda kuşkuyla karşılanıyor. Ayrıca İsrail’in Filistin’e uyguladığı ekonomik ambargoyu aşmak üzere ticari amaçlarla yapılan, ucu Mısıra kadar uzanan tünellerde ticareti yasaklayarak daha sonra bu tünelleri saldırı amaçlı kullanması, durumu daha da sıkıntılı hale sokmuştur. Çünkü başlangıçta ticari amaçlı yapılan bu tüneller okullar, hastaneler ve camilere kadar uzanarak Filistin ticari hayatında ciddi yer etmişti. Bu tünellerden yapılan ticaretin vergisiz ve denetimsiz olması mali kaynak oluşturmak isteyen Hamas açısından istenmeyen bir durum oluşturmuştu. Bu tünellerin askeri amaçla kullanılmaya başlanması ile savaş hukuku açısından oldukça tartışmalı durumlar doğurmaya başlamıştır. 

Hamas’ın giderek radikalleşmesinin arkasındaki -yakın zamanı içeren- dış nedenlerin başında ise Trump’ın ve İsrail sağının Ariel Şaron’la ayyuka çıkan tahrik edici politikaları olmuştur.  Bu politikanın günümüzdeki temsilcisi olan Netanyahu hükumeti’nin aslında İsrail’de tabanının zayıf olması Hamas-İsrail çatışmalarında konuyu İsrail açısından tartışılır hale getirmektedir. Hamas’ın son yaptığı saldırının Netanyahu’nun elini güçlendireceğini düşünen bazı yorumcular Hamas’ın geçmişte İsrail’den aldığı desteği de göz önünde bulundurarak her zaman olduğu gibi bazı komplo teorileri geliştirseler bile bunların argümanlarını destekleyen hiçbir bulgu mevcut değildir. Hamas’ın son saldırısının arkasında İran’ın güçlü desteği ise artık bir kuşkunun ötesine geçmiştir. ABD’nin bölgeye gönderdiği uçak gemisinin arkasındaki temel nedenlerin başında bu çatışmanın İran-Hizbullah ve Lübna/Suriye üçgeninde bölgeye yayılmasına karşı önlem almak gibi görünmektedir. Ayrıca ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırmasının bazı stratejik hedeflere hizmet edeceği beklenebilir. 

Arap ülkelerinin Hamas’ın eylemlerine pek destek vermemesi çatışmanın bölgeye yayılma riskini oldukça düşürmüştür. Fakat İsrail’in Gazze’yi toptan cezalandırmaya yönelik mukabelesi ve Gazze’de yaşanan insanlık dramı bölgeyi daha fazla terörize etmekten başka işe yaramayacak gibi görünüyor. 

Armagedon, büyük İsrail projesi, üçüncü dünya savaşı  gibi söylemler ise popüler düzeyde her zaman alıcısı bulunan, hatta ABD ve İsrail başta olmak üzere farklı ülkelerde siyaset ve “akademi” camiasını da içeren marjinal takipçilerinin olduğu, televizyon ekranlarını renklendiren bir konu olarak şüyuu vukuundan rol oynamaktadır. Böylelikle derin hikmetlere havi, cevval araştırmacılar yavan kalabalıklardan sıyrılarak halkın takdir dolu ilgisiyle basın dünyasına “değerli” katkılar sunmaktadır. 

Benzer bir söylem de doğu Akdeniz’le ilgili doğalgaz kaynaklarıdır. Bu konuda çok sayıda proje ortaya atılmış olsa da gerek maliyet, gerekse işletim sorunları nedeniyle rantabl olmadığı anlaşılan bu projelerin hiç biri hayata geçirilememiştir. Fakat bu konu televizyon programlarının daha teknik ve öncekilere göre daha ciddi yorumcularının gözdesi olmaya devam ediyor. 

Neticede İsrail ve Hamas arasında yakın bir zaman içinde tekrar bir ateşkes sağlanacağını ve uluslararası toplumun Gazze’ye yardım kampanyaları ile Filistinlilerin kanaması dinmeyen yaralarını küllemeye çalışacağını tahmin edebiliriz. İsrail’in süreci oldukça kötü yönetmesi nedeniyle her zaman olduğu gibi beklentilerinin dışında bir durumla yüz yüze kalabileceği de konuşuluyor zaten. Aynı şeyi Hamas için de söylemek mümkün. Fakat bu süreçte yaşanan insanlık dramının nisyanla malul beşer hafızasında ne kadar yer tutacağını üzülerek göreceğiz. 

Yine de Ortadoğu için kesin cümleler kurmanın oldukça zor olduğunu da unutmamak gerekiyor. 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.