dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    35.06
  • ALTIN
    2324.4
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70664.32$

“Karşı dağa varınca beyaz olacak!”

02 Nisan 2023, Pazar 10:48
“Karşı dağa varınca beyaz olacak!”

Anne ve Baba çocuklarını o kadar terbiyeli yetiştirmişler ki, kötü söz, argo duyurmadan 5 yaşına getirmişler. Daha ileri gidip farklı fiilleri farklı kelimelerle söylemeyi de edepten saymışlar. Çocuk çişi geldiğinde “çişim geldi” demeyip “ıslık çalmak istiyorum” demeyi öğrenmiş.

Günlerden bir gün anne ve babanın çocuksuz gitmeleri gereken bir işleri çıkmış. Çocuğu da dedesinin evine bırakmışlar. Ertesi sabah döndüklerinde alacaklar. Çocuk korkmasın diye gece dede torununun yanına yatar.

Gecenin bir yarısı çocuk dedesini uyandırır:

-“Dedeciğim ıslık çalmak istiyorum” der. Dedesi:

-“Yavrucuğum, gecenin bu saatinde ıslık çalmak da nedir? Herkes uyanır. Yat uyu” der. Kafasını yastığa koyar ve uyumaya devam eder. Çocuk da yatar ama fazla sıkışmıştır. Dedesini tekrar dürter. 

-“Dedeciğim çok ıslık çalasım var. Mutlaka ıslık çalmam lazım”

Dedesi gözlerini bile açmadan:

-“İyi. Tamam. Sessizce kulağıma çal ve uyu” 

***
Merhaba gazetemizin değerli okurları. 

Anasayfaya gelip oradan benim makaleme tıklayıp okuma nezaketi gösterdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ederim. 

Ancak toplumdaki duyarsızlık ve ilgisizlik Yazımın okurlarına da nüksetmiş ki; “Bu adam geçen hafta yazmadı. Öldü mü, kaldı mı? Bir derdi mi var?” diye hiç arayanımız soranımız olmadı. Ama boşuna ümitlenmeyin. Yine karşınızdayım ve yine fındık kabuğunu doldurmayan konulardaki yazılarımla bu hafta da muhatapsınız. Yazıya tıkladınız sonuna kadar okumadan da çıkmak yok. Biliyorum sıkıntılı bir süreç, ama saatler sürmüyor. Yazmak bize, sabredip sonuna kadar okumak size.

Geçtiğimiz haftalarda dokunduğumuz konular vardı. Terör örgütlerinin canla başla savundukları ve kazanma durumunda Türkiye’yi yakıp yıkacaklarının hayalleri içindeler. Birilerinin de vatansever, Milliyetçi, mukaddesatçı havalarıyla girdikleri girdabı gösterdik. Çıkamıyorlar. Ben de birkaç haftadır bu konuyu yazılarımda işlemeye çalıştım.

 
 Bu yazdıklarım birçok abileri ve amcaları rahatsız eder ve belki silkinirler diye düşünmüştüm. Sadece biri bu yazdıklarımdan rahatsız olup güçlü bir tepki verdi. Diğerleri sadece oturacakları koltukların hevesi içindeydiler. Türkiye umurlarında değildi. Daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim:

2003 yılında Irak’ta bulunan Hanefi fıkhının kurucusu İmam–ı Azam Ebu Hanife’nin türbesi ve camisinin içinde yer aldığı külliye, Amerikan bombardımanında büyük hasar görmüştü. Camiye sabah namazından önce saat 5’te baskın düzenleyen Amerikan askerleri caminin içine kapıyı açıp girme imkânı olduğu halde kapısını roketle havaya uçurmuşlardı. Türbenin giriş kapısında yarım metreye yakın oyuk açılmıştı. Saldırının arkasında sembolik de olsa İslam dünyasına gözdağı verme amacı yatıyordu. Saldırının haberleri akşam televizyonda söylendiğinde ülkemizde de büyük bir infial yaşanmıştı. İstanbul'daki sadık bir okurum hükümette yukarılardan birine ulaşma çabasında başarısız olunca “abi” dediği bir doğu milletvekiline ulaşıyor. Durumu telaş içinde anlatıp "Bir şeyler yapılması gerektiği"ni söylüyor. Milletvekili:

 
-"Kardeşim, Reis'e ulaşıp “şöyle yapalım” demem doğru olmaz. Bekleyip göreceğiz. Zaten ben bir milletvekili olarak bu konuda ne yapabilirim ki?" deyip telefonu kapatmaya yöneliyor. Sadık okurum ısrarcı:

-"Ne mi yapabilirsin söyleyeyim. ABD'nin bir İslam büyüğünün türbesine kasti yaptığı bu saldırı karşısında sözünün geçmediği, tepki verilmeyen partinden ve Milletvekilliğinden İSTİFA eder ve milletin kalbinde başköşeye oturursun!"

Tabi sonuç öyle olmadı. Sonraki seçimlerde aday gösterilmeyince Vatan kurtaracak Şaban’ın peşine takılıp yeni partisinde mücadele vermeye başladı. Katıldığı koalisyonun Batı’nın dediklerinden çıkmayacaklarını, teröristleri serbest bırakacaklarını, Belediyelerdeki kayyumları kaldırıp eski başkanlara haklarını iade edeceklerini, Terör ile münasebetlerinden dolayı TSK’dan ve diğer devlet dairelerinden kararname ile atılanların tamamını eski makamlarına iade edeceklerini, hatta özerklikler konusuyla devletin temeline dinamit atılacağını resmen söylemesine rağmen silkinip çıkamadılar o çukurdan. 

Bu konuda dürüst bir şekilde makamları elinin tersiyle itip istifa eden yönetimlerdeki birkaç kişiden biri olamadılar. 

Kargaya demişler:

-“Kakan kara”

-“Karşı dağa varınca kakam beyaz olacak” demiş. Ancak orada da kara. Nereye gitse değişmiyor işte.
*** 
Gazetemizi ziyaret edip benim yazıma tıklayarak açan ve taaa buralara kadar okuyan çok değerli okurlarımın Ramazan’ını tebrik ediyorum. Ramazan bereketinin ailelerine ve işlerine azami yansımasını diliyorum. 
*** 
Bursa’dan bir fırıncının hatırasını paylaşarak devam ediyorum:
Bursa’nın en çok ekmek satan fırınlarından birinin aslen Sinoplu olan sahibiyim.

Her gün binlerce ekmek üretip satıyoruz. İçeri giren çok olur.  İçlerinde garibanlar da olur. Ekmek isterler. Onlara ücretsiz veririz.

Üst kattayım, kameralara bakmaktayım. Bir abla var, ilk defa karşılaşmaktayım. Kapının önünde 10 dk. oldu, bir sağa bir sola dolanıp durdu. Baktım ki içeri gireceği yok. İndim aşağıya, geçtim tam karşısına: -“Ablacığım bir şeye mi baktın?” dedim.

-“Yok abi, rahatsız ettim sizi, hayırlı işler” dedi ve yola doğru ilerledi.

Elini tutan minik kız çocuğu çekiştiriyor: “Anne ne olur gitmeyelim” diyordu.

Seslendim ablaya:

-“Kardeşim bana bir bakar mısın?”

Duymamış gibi yaptı, ama ikinci de durdu ve dönüp baktı.

-‘’Kardeşim dedim vaktin varsa buyurun içeriye.”

Konuşmadı, çocuğunun yüzüne baktı. Peki anlamında başını salladı. Dükkanıma adım attı.

-“Bak abla” dedim. “Bizim bu dükkâna çok ekmek almaya gelen olur, parasız alırlar. Biliyorum bazen de beni kandırıyorlar. Ama olsun diyorum, ben bunun bereketi ile binlerce satıyorum. Ama dikkat ettim sen üç defa tam içeri girecekken döndün kapıdan. Var mı ihtiyaç? Ne olur varsa söyle.”

Çaylar da geldi o arada. İşaret ettim ve simit ve poğaça da istedim masaya.

-“Önce yiyin sonra konuşalım” dedim.

O çocuğun ve ablanın çiğnemeden, ağzındaki bitmeden tekrar ısırışlarına şahitlik ettim. Aç kardeşim bunlar, böyle mi yer aç olmasalar. Abla bir nefes aldı, ikinciye gelen çaydan yudumladı ve başladı anlatmaya:

-“Abi, dün eşim eve bir kadın getirdi. Terk edin hemen burayı dedi. Evden çıktığımda saat gece ikiye gelmekteydi. Önce bir otobüs durağında oturduk. Sonra baktım ki başımıza bir hal gelecek, bir karton bulduk ve Emir Sultan Mezarlığı’nda uyuduk. Tamam da beş kuruş vermedi ki adam bana. Çıktık işte bir mont ve küçük bir çantayla. Acıktık tabii sabah olunca. Ama beş kuruş yok ki yanımda. Bir akrabam var ama o da çok uzakta. 20-30 TL lazım ki gideyim yanına. Telefonumu da vermedi. Satacak besbelli. Arayamadım da kimseyi. Acıkınca, kızım da elimden tutup senin fırının önünde durunca, giremedim içeriye. İstemeye de utandım. Bak nasıl gülüyor evladım, karnı doydu diye. Sevindirdin ikimizi de. Allah razı olsun, bu dükkanın hep müşteri ile dolsun” dedi.

Annem vefat etmişti geçen hafta. 21 yıldır alt katımda oturuyordu. Aklıma orası geldi bir anda. Hem boş hem de eşyalı. Şimdi götürsem eve bu ablayı hanım ne der acaba? Diye düşündüm.

Anlattım ablaya. 

-“Burada çalışmak ister misin dedim? çocuğun ile gel hem karnını doyur hem de yardım et.”

Zaten başka çaresi de yoktu. Öyle sevindi ki, ayağa kalktı elimi öpmek istedi. Eşimi aradım, o da çok sevindi. “Ben gelip onları araba ile alayım hemen” dedi.

Üç aydır abla iş saatinde yanımda, akşam alt katımızda. Çok mutlular kızıyla. Kira almıyoruz, faturaları da biz ödüyoruz. Evladımız yok. Onun kızını evlat gibi seviyoruz.
Bugün baktım, bir kadına iki ekmek verdi. Parasını istemedi. Sonra çantasından para alıp kasaya bırakıverdi.

O da birine iyilik yapmak istemişti. Sesimi çıkarmadım. Görmemiş gibi yaptım. Ellerimi açıp Allah’a sonsuz şükrettim. Bunca yıl sonra bana bir kardeş ve evlat yolladığı için teşekkür ettim.

Rabbim hepimize iyilerden olmayı ve hepimizin karşısına iyilerin çıkmasını nasip etsin inşaAllah.
*** 
Yazıma devam etmesine ederim. Geçen haftanın acısını da çıkarabilirim. Ama mübarek Ramazan. Sabır ayı diye sabrı da zorlamamak lazım. 
Kalın sağlıcakla.


 

Yorumlar

  • yorum avatar
    Vecdi Özdemir
    02-04-2023 15:30

    Ağlattın beni, Ersoy Baba

  • yorum avatar
    Halil Akkaya
    02-04-2023 15:09

    Bizler çocukluğumuzda, hep iyilik ve güzellik anlatan, masallar hikayeler, kıssalarla büyüdük, Dedem rahmetli camiden gelince bizlere, veya eve bir misafir geldiğinde, bildiği duyduğu kıssalar anlatırdı... Tabii bizde dikkatle dinlerdik. Onun dedikodu baabından sayılacak hikaye duymadım... Daha sonraları gençlik yıllarımda, Cuma veya Ramazan günlerinde, Dedem rahmetlinin Camideki haline dikkat ederdim... Hoca vaaz verirken veya hutbede iken pür dikkat onu dinlerdi... Yani o vaazı sanki teype kaydederdi... Ve üstelik kulakları ağır işitmesine rağmen... Sonrada bu duyduklarını büyük bir istekle aktarırdı.. Allah rahmet eylesin...

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.