dore okulları
Malatya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2301.7
  • BIST
    9075.66
  • BTC
    71302.75$

MİGRENDE BESLENME!...

16 Ocak 2021, Cumartesi 23:32

 

 

Değerli takipçilerim bu hafta sizlere kişilerin yaşam kalitesini büyük oranda azaltıp onları depresyona kadar sürükleyen bir hastalıktan bahsedeceğim.

Konumuz migren.

Migren, benim de yaklaşık 13 yıldır mücadele ettiğim bir hastalık. Migren atağı öncesinde, atak sırasında ve sonrasında beslenme çok büyük bir öneme sahip. Aç kalmak tamamen migren ataklarını tetiklerken bazı besinler kişiden kişiye farklı etki gösterebilmektedir.

Migren atakları 4 saatten 72 saate kadar sürebilir. Ağrılar çoğunlukla zonklayıcı, batıcı ve nabızla beraber artan şekilde olabilir. Bazı hastalar atak öncesi aura görebilmektedir. Ağrılara çoğunlukla mide bulantısı, kusma, bulanık görme, ışığa ve sese hassasiyet eşlik eder. Bu süreçte karanlık ve sessiz bir odada uyumak çoğu hastada rahatlama sağlamaktadır. Atakların şiddeti, sıklığı ve süresi kişiden kişiye değişebilir. Migren, kadınlarda erkeklerden 3 kat daha fazla görülür.

Migren ataklarını ses, ışık, soğuk hava, regl dönemi, yorgunluk, uykusuzluk, bazı besinler ve açlık gibi pek çok faktör etkilemektedir. Ancak bizi en çok ilgilendiren kısım açlık ve tüketilen besinlerin ataklar üzerindeki etkisi. Öncelikle belirtmeliyim ki; hiçbir migren hastası uzun süre aç kalmamalıdır. Bu yüzden uzun süre aç bırakan diyetlerden uzak durmaları gerekir. Oruç tutulacağı zaman da bireyler vücuduna ve atak durumuna göre ayarlamalar yapmalıdır. Özellikle sahur ve iftar dengeli ve yeterli miktarda tüketilmelidir.

Beslenme, migrende o kadar önemlidir ki; çoğu kez doğru besinler tüketilerek atak sayısı ve şiddeti azaltılabilir. Burada önem arz eden şey kişinin kendi vücudunu ve hastalığını tanımasıdır. Çünkü bir hastada rahatlama sağlayan bir besin başka bir hastada atakları başlatabilir ya da var olan atakları şiddetlendirebilir. Yapılan çalışmalar sonucu bazı besinlerin migren ataklarını şiddetlendirdiği bulunmuştur.

Bunlardan bazıları:
• Yıllanmış, tütsülenmiş ve bekletilmiş tuzlu peynir türleri,
• Alkollü içecekler,
• Çay, kahve, asitli içecekler gibi kafeinli içecekler,
• Sakatatlar (karaciğer, beyin, böbrek, işkembe, sucuk, salam, sosis, pastırma gibi şarküteri ürünleri),
• Deniz ürünleri (kalamar, karides, midye)
• Konserve besinler,
• Yağlı ve baharatlı yiyecekler,
• Ekşi krema ve ekşi maya,
• Çikolata,
• Domatestir. Ancak belirttiğim gibi bu besinlerin etkileri kişiden kişiye değişir. Örneğin kahve bazı hastalara iyi gelirken bazı hastalar için kahve kokusu bile baş ağrısı sebebi olabilmektedir.

Genel itibariyle düzenli bir yaşam tarzı, yorgunluktan uzak kalma, düzenli bir uyku, öğün atlamama, aşırı rüzgarlı havalarda dışarı çıkmama gibi tedbirler atak sayısını azaltabilmektedir. Bunun yanı sıra günümüzde migren tedavisinde akupunktur, sülük tedavisi ve hacamat gibi tamamlayıcı tıp uygulamaları kullanılmaktadır. Özellikle hacamat vücutta biriken toksinlerin ve ağır metallerin atılmasını sağladığı için migren ataklarının sayısının ve şiddetinin azalmasında büyük bir öneme sahiptir. Ancak bir hekim kontrolünde yapılması çok önemlidir. Bu yüzden hastanelerin Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp birimlerinde yaptırmalısınız.

Migrenle baş etme noktasında önemli olan noktalardan biri susuz kalmamaktır. Susuzluk her hastalığa kapı aralayabilecek kadar risklidir. Çünkü hücrelerimizin düzgünce çalışabilmesi için yeterli su olmalıdır. Susuzluk migreni de ciddi oranda tetikleyen bir faktördür.
Migren, ilaçla tedavisi tam olarak mümkün olmayan, insanların hayatını pek çok yönden kısıtlayan ve zorlaştıran, yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Kişilerin, hastalığı ve kendi vücutlarının hastalığa karşı tepkisini takip edip yaşamlarını buna göre planlamaları gerekir.

Sağlıklı günler dilerim.
Diyetisyen İrem ERCAN