dore okulları
Malatya
28 Mart, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.10
  • ALTIN
    2295.4
  • BIST
    9038.64
  • BTC
    70578$

“NASIL OLMUŞ”A CEVAP VAR DA!..

27 Ocak 2020, Pazartesi 05:51

 

 SESLİ MAKALE 

Rabbim sabırlar versin, beterinden korusun

 Malum olduğu üzere, Elazığ merkezli deprem neticesinde 39 vatandaşımızı kaybettik, 1607 kardeşimiz ise yaralandı. Bunların dördü ise Doğanyol ilçemizde hakkın rahmetine kavuşarak, “ahiret şehidi” oldu. Ahirete irtihal eden kardeşlerimize, rahmet diliyorum. Yaralı kardeşlerimiz için de Hakk Teala'dan acil şifalar niyaz ediyorum. Bugüne kadar yaşananlardan gördüğüm kadarıyla, ümidim o dur ki, evsiz-barksız kalan kardeşlerimizi devletimiz yalnız bırakmayacaktır. Rabbim daha beterinden saklasın inşallah.  

“DEPREM NASIL OLMUŞ”A CEVAP VAR DA!..

 Doğal afetlerin “İlahi ikaz” olduğuna inananlardanım. “Allah'ı unutturmak” için elinden geleni ardına koymayanların geçim kaynaklarından biri de doğal afetlerdir. “Bilim”in amacı Allah'ı unutturmak değil aksine Allah'ın san'atını ve kudretini gözler önüne sermek olmalıdır. Her türlü bilginin nihayetinde Allah'a ulaşılmalıdır. Maalesef şimdiki bilim, tahliller ve analizler eşliğinde semavi ve arzi afetlerin nasıl olduğunu aktarıyor ama, “Neden” sorusunun cevabını vermemek için ise azami gayret(!) sarf ediyor.

Bu durumu şu şekilde izah edeyim: Silahlı saldırı davasına bakan hakime sanık, "Hakim bey, silahın tetiği geri çekilince, iğne ileri doğru hızlı bir şekilde fırladı ve kapsülün arkasına çarptı.  Bu çarpma ile birlikte, yüksek bir sıcaklık meydana geldi ve kapsülün içindeki barut, bu sıcaklıktan etkilendi ve patladı. İşte bu patlama neticesinde mermi çok hızlı bir şekilde yerinden fırladı ve maktulün kafasından girip diğer taraftan çıktı. Benim suçum yoktur." diye ifade verse, olay tamamen aydınlatılmış olur mu?

Tamamen sebepler silsilesi sıralanmış mı? Hayır. 


Sebeplerin ortaya çıkmasına sebep olanın ne olduğu ortaya konulmamıştır. Dolayısıyla faili de ortaya konulmamıştır. Fail bilinmedikçe, olay da aydınlanmayacaktır. Bu demektir ki, yalnız sebeplerle bir olay izah edilemez.

Deprem için de aynı şey geçerlidir. Yer altı patlamaları, fay hatlarının varlığı elbette doğrudur. Ama bu patlatmayı meydana getirecek bir fail olmalıdır, denmektedir. Buradan anlıyoruz ki, sebepler zinciri tek başına fail olamaz, mutlaka o sebepler zincirini etkileyen bir şuurlu müsebbip vardır. Başımıza gelen her musibette oturup, müstahak olmak için ne yaptığımızı da bir düşünmemiz gerekir. 

Her türlü melaneti işledikten sonra, deprem konusunda din ve diyanetten dem vuranları da tasvip etmediğimi belirtmekte fayda var…

 

 “ALLAH'IN DEDİĞİ OLUR”

Pütürge'de depremden dolayı evi zarar görmüş bir akrabamla konuştuğumda, eve girmemesini söyledim. O ise bana “Allah'ın dediği olur” diyerek karşılık verdi. 

Ona şu şekilde cevap verdim:

Edeb-üd Din Ve-d Dünya isimli eserde şu şekilde bir konu geçiyor: Bir zaman şeytan, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'a itiraz edip demiş ki: "Madem ecel ve her şey kader-i İlahî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin.

Hazret-i İsa Aleyhisselâm demiş ki: "Cenab-ı Hak kulunu tecrübe eder ve der ki: Sen böyle yapsan sana böyle yaparım, göreyim seni yapabilir misin? diye tecrübe eder. 

Fakat  kulun hakkı yok ve haddi değil ki, Cenab-ı Hakk'ı tecrübe etsin ve desin: Ben böyle işlesem, sen böyle işler misin? diye tecrübevari bir surette Cenab-ı Hakk'ı imtihan edebe muhaliftir
” şeklinde konuyu aktardıktan sonra akrabama hitaben, “İşte sen de bu misaldeki adam gibi Allah'ı tecrübe etme, işine karışıp O'nun namına karar verme” dedim.

 

HAYATIMIZDAKİ MOLOZLAR!..
Eskiden taş ev yapımında bazen “moloz”a denk gelinirdi. Moloz kelimesi denilince aklınıza inşaat hafriyatı gelmesin. Benim bahsettiğim “moloz” bir çeşit taştır ki; ne yaparsanız yapın kullanıma müsait bir halini bulamazsınız. Hatta taş evi ustaları, bu taşı her ne kadar kullanmaya çalışsalar da, sürekli bir yeri açık kalır. Usta ise dayanamayıp, balyoz darbesiyle o taşı darmadağın eder.

İşte hayatımızdaki bazı insanlar “moloz” gibidir. Ne yaparsanız yapın “karekterleri” değişmez. Hayatınızdan çıkartmaya kalkışsanız çıkmaz. Hayatınıza almak isteseniz, hayatınızın hiçbir yerine sığmaz. Yani atsan atılmaz, satsan satılmaz cinsinden bir şey…
İyisi mi, “Elimizdeki malzeme bu…” deyip idare yolunu seçin...


BİR DEVLET ÇÖKERSE…
Acizane, yaptığı ibadeti milletin gözüne sokanlardan değilim. Ancak bunu da anlatmasam olmaz. Pazar günü sabah namazından sonra uyuya kalmışım. (Rabbim hayra çıkarsın inşallah) Rüyamda (Allah zeval vermesin) devletimiz çökmüş, yağmacılar işbaşı yapmış ve her yanı talan ediyorlardı. Hatta insan tacirleri tarafından esir edilsem de, bir şekilde kurtulup, hayatımı muhafaza etmeye çalışıyordum. Uyandığımda yaşadıklarımın rüya olduğunu anlayınca, “Elhamdulillah” dedim.

Bir milleti bir insana benzetirsek, devlet o insanın “aklı” mesabesindedir. Devleti çöken milletler aklını kaybetmiş insana benzer. Bir nevi devlet, bir milletin ortak aklıdır. Devleti olmayan milletler, çil yavrusu gibi dağılmaya mahkumdur. O sebeptendir ki “En kötü devlet, devletsizlikten iyidir”.  

 

ÇINAR DA ÇOK OLUYOR ARTIK…
Yeşilyurt Belediye Başkanı sayın Mehmet Çınar'a operasyon çekiliyor. Operasyon çeken kişiler ise, kendini bu ülkenin gerçek sahibi zanneden bizim de “Beyaz Türkler” diye tabir ettiğimiz bir avuç güruhtur. Operasyonun altında ise şu sebepler yatıyor:


- Sen misin, Hacı Uğur Polat'tan sonra Yeşilyurt belediye başkanlığı “koltuğuna” oturan?

- Sen misin, belediye başkanı olduktan sonraki ilk seçimde, yüzde 63.81'lik oranıyla oy sayısını 10 bin civarında “artıran”?

- Sen misin, vasat bir performans beklerken, mesaiye “sabah ezanıyla başlayan”?

- Sen misin, 2. Uluslararası Sıfır Atık Zirvesi'nde ödüle “layık” görülen?

- Sen misin, hepsinin üstüne Fransa'da UNESCO binasında tertip edilen ödül töreninde, “Kadim Yeşilyurt Kentsel Planlama Projesi” ödülüne layık görülen?

Acizane tavsiyemdir: Kuyruğu burada kendi dışarıda yaratıklara hizmet eden bu “Besleme tayfası” Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar'ın şevkini kırmasın. Bunları görünce ya muhatap olmasın, ya da “Durmak yok…” diyerek yoluna devam etsin… 

 

ZİYARET VE ETKİNLİK HABERLERİYLE BU İŞ OLMAZ

Geçen hafta bu köşede yazmış olduğum bir konu oldukça farklı bir şekilde yorumlandı. Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut öncülüğünde yürütülen bilimsel çalışmanın ürünü olan “Kayısır”la ilgili yorumum çok farklı algılandı. Genel anlamda olumlu karşılansa da bazı konuların daha net anlaşılması için açıklık getirme ihtiyacı hâsıl oldu.

Kayısır ürünü, hem sağlık için faydalı hem de ekonomik girdi açısından önemli bir üründür. Bu sebeple haber değeri taşımakta ve takdiri hak etmektedir. Ben de hakkı teslim etmek adına buradan tebrik ve teşekkürlerimi ilettim.

Üniversitelerin asli görevi bilim üretmektir. Tek başına “Kayısır” ürünü bir üniversite için yeterli değildir. Kaldı ki ürünün patent almamış hali, Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, İnönü Üniversitesi'ndeyken geliştirilmişti. Malatya Turgut Özal Üniversitesi, yaklaşık 1 buçuk yıllık kurulmuştur. Buna rağmen bir-iki çalıştay dışında elle tutulur bir çalışması yoktur. 

Üniversiteden gönderilen haberlerin neredeyse tamamı ziyaret ve etkinlik içeriklidir. Bilimsel veya akademik içeriği olmayan hiçbir işin, üniversite için haber değeri olmaz. Bu konuda rektörün daha profesyonel destek alması gerektiğini düşünüyorum. Etkinlik yaparak bunları haber bültenlerine göndermek ve bazı haber sitelerinde yayınlatmak, Üniversitenin tanınırlığı ve tercih edilebilirliğini arttırmaz.

  

KEMAL ÖZDEŞ BAŞARILI OLUR MU?

 Sergen Yalçın ayrılığının ardından, Yeni Malatyaspor, Kemal Özdeş'e emanet edildi. Sergen Yalçın sonrası, gelecek hoca, motivasyonu kuvvetli, disiplinli ve iletişim becerisi yüksek biri olmalıydı. Bu tarife Kemal Özdeş uyar mı yoksa uymaz mı? Tartışılır bence. 


Ancak şimdi yıkma değil, yapma zamanıdır.

 Türkiye Kupası'ndan elenmiş olmasına rağmen, 2-1'lik Sivas galibiyeti, Malatyaspor için az da olsa moral aşıladı. Genel anlamda gidişat iyi değil, futbol takımında huzursuzluk hâkim. Peki! Kemal Özdeş iyi bir tercih mi?

Bazılarına göre; sistemli, oyun bilgisi yüksek, disiplinli. Özellikle Kasımpaşa'ya oynattığı futbolu beğenenlerin sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Süre verilirse, sabır gösterilirse başarıya ulaşacaktır.

 Hali hazırdaki kadronun hızlı ve geçiş oyunu yapabileceği gerçeği ortada. Özdeş'in, Sergen Yalçın gibi 4-2-3-1 sistemini kullanması, saha dizilişinde radikal bir değişim olmaması avantajdır. Yine de stoper, iyi bir “10 numara” ve santrfora ihtiyaç var. “Beğeni” noktasında herkesin bakış açısı farklı olabilir; fakat destek vakti. 

Haydi! 2 Şubat'ta, Alanya'daki zorlu karşılaşma ile Malatya'daki kara bulutları hep beraber dağıtalım!

Selam ve dua ile
Fiemanillah