dore okulları
Malatya
18 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.53
  • EURO
    34.76
  • ALTIN
    2493.7
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    63204.75$

Nizam-ı Âlem

08 Ekim 2021, Cuma 06:42
Nizam-ı Âlem
 




Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...

"Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve onu inceden inceye takdir ve tayin eden Allah, yüceler yücesidir." (Furkan, 2.)

İnsanlığın maslahatı İslâm şeriatı, eşi, benzeri ve ortağı olmayan Cenâb-ı Hakk'a ubûdiyeti ve bunu Rasûl-ü Kibriya Efendimiz'in (s.a.s.) risaletine dayandırarak, "lâ ilâhe illallah Muhammedü'r Rasûlullah" şehadetiyle âlemine oturtmak ve mühürlemektir.

İnsanlığı, kula kulluk zilletinden kurtaran, ortağı bulunmayan Allah'a kulluk ile şereflendiren, esfel-i safilin acziyetinden eşref-i mahlûkât mertebesine çıkaran, cehâletin tüm karanlıklarını hakikâtin sonsuz nûruyla boğan yegâne-i çare kurtuluş sahasıdır.

O sahaya girildiğinde, ölçülerine ve sınırlarına uyulduğunda, Cenâb-ı Hakk'ın emir ve nehiyleri tasdîk ve tatbîk edildiğinde, rızasına taliplikle yakınlığına sevinç, rızasına aykırılıkla uzaklığına duyulan haşyet ve korku iliklere dek hissedildiğinde; hakikî nizam tesis edilmiş demektir.

Adâlette, düzende, hukuk ve yasalarda bu nizamı görenler ancak zulmü, haksızlığı ve ahlâksızlığı yenerek cehâlete meydan okuyabilmişlerdir.

Allah'u Teâlâ da kendilerini bu ulvî davanın emin muhatapları ve güvenilir savunucuları kılmakla mükâfatlandırmıştır.

Öyle bir ölçüdür ki, şaşmaz, şaşırmaz; hayatın her alanında yalnızca Allah'ın rızası ve hâkimîyeti esastır. Tevhid davasının haricinde hiçbir davanın tellallığına soyunmamaktır.
Hayatın tüm safhalarını, yalnızca dünya hayatını değil; ahiret hayatını da tanzim eden bu nizamdır. "Lâ ilâhe illallah" Allah'tan başka ilâh yoktur, hâkimiyet yalnızca O'nundur tasdîki ile başkalarının hâkimiyetini ve bu akîdeye uymayan ne varsa tümünü reddeden kâidedir.

Bu da her işte ve işleyişte hâkimiyetin Hakk'a ait olduğunu kabul etmek, vicdanlara, fiillere tam mânâsıyla yerleştirmek, hâkimiyet hakkını gasp ile Cenâb-ı Hakk'ın irâdesine kasteden tüm tâğutları reddederek ve dahi temizlemekle mümkündür.

İslâm budur; bu da İslâmın hak din olduğunu ispatlamaya kâfidir.

Çünkü Allah-u Azimüşşan yüce kitabı Kur'ân-ı Kerim'inde insanı yaratılmışların en üstünü olarak yarattığını buyurmuş, ona fâni ve bâkî âlemlere göre insanî sorumluluklar yüklemiş, o sorumluluklara ait sınırları ve ölçüleri belirlemiş ve bildirmiştir.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in ifadesiyle: "Bekâ yalnız Allah'ın sıfat ve hakikâti olduğuna göre, ayağına fânilik zemini çekilip başına sonsuzluk tâcı oturtulan insan, İslâmda, her iki tarafın hakkını gerçekleştirmeye memur Şeriat ve Tasavvuf yollarından, Allah'ın ilâhi çaptaki hediyesine nâildir. Mahlûkların en şereflisi sıfatıyla ya bu hediyenin kul üstü seviyesine yükselecek, yahut yaratıkların en sefilinden de aşağıya düşecek...
Nizamların nizamı olan düzen, iki heceli ve beş harfli bir isim taşır: İSLÂM..."


Böyle bir düzenin özünde tüm işleyişi planlayan ve koordine eden ve zerrelerin kendi aralarındaki ve bütünle olan ahengini sağlayan bir kanunlar manzumesi mevcuttur. O kanunlar ki; Allah'ın dilemediği sürece hiçbir zerrenin ve mevcudâtın değişime uğramaksızın cüz'i ve küll'inin tam bir ahenk içerisinde varlıklarını sürdürmeleridir. 

Bundandır ki âlemin nizamında İslâm esas alındığında; ne bir kaos, ne bir karışıklık, ne bir bozukluk, ne bir aksaklık, ne de bir intizamsızlığa rastlanır. Bu, Allah'ın takdir ettiği ve dilediği zamana dek ilâhi bir düzen çerçevesinde devam eder.

Kâinat dahi Rabbü'l Âlemîn'in irâdesine karşı gelmeksizin, takdîrini tanımamaya kalkışmaksızın, O'nun emirlerine, kanunlarına teslim olmuştur. Kâinatı bu haliyle zâtına râm olmuş şekilde yaratan Allah-u Teâlâ, yaşamın irâdi boyutuyla tabiî boyutunun birbiriyle uyum halinde olmasını murâd etmiştir.

"Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da, emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!" (A'raf, 54.)

İnsan hayatını tanzim, nizam ve intizamı için Allah tekaddes hazretlerinin takdir ederek koyduğu kâinat kanunun apaçık İslâm şeriatı olduğu aşikârdır.

İnsanların beşeri olarak, hayatlarıyla, kâinatın düzenini uzlaştırabilecekleri bir kanun manzûmesi getirmeleri imkânsızdır. Bu sebeple İslâmi nizamın tatbîki, ihtiyaç olmasından ziyade kaçınılmaz bir gerekliliktir. İnsanların ve tüm canlıların kâinat düzeni ile tam bir uyum içinde olarak barışık olmaları ancak bu şekilde mümkündür. 

Bunun zıddı; insanların sınırlı olan akıllarıyla uydukları hevaları ve sonu hüsrân ile neticelenecek olan akîbetleridir.

"Eğer Hakk, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi..." (Mü'minun, 71.) 

Nitekim İslam nizamı, kendi dayanağı olan Hakk ile göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların hakikâtini birleştirerek sunmuştur. Bu cihette de Allah-u Teâlâ her ne buyurmuş ise haktır ve gerçektir:

"Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürülüleceklerdir." (Al-i İmran, 83.)

Aziz ve Muizz olan Cenâb-ı Hakk'a sonsuz hamd-ü senâlar, Habibullah, Şefiullah Efendimiz'e (s.a.s), aline, ashabına, evlâd-ü iyaline sonsuz salât-u selâmlar olsun.

Vesselâm...