dore okulları
Malatya
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63891.729$

Okullarda yeni tehlike: Zorbalık

22 Aralık 2022, Perşembe 10:15
Okullarda yeni tehlike: Zorbalık

 

 

Aileleri, çocuklarının akademik başarılarından daha fazla düşündürmesi gereken bir konu: ‘Akran Zorbalığı’.

Okullarda, sokaklarda çokça karşılaştığımız bir sorun olmaya başlayan bu durum maalesef gereken önemi görmemektedir. Sözel olarak başlayan ve zamanla fiziksel şiddete dönen bu durum geçtiğimiz günlerde bize en acı yüzünü gösterdi. Henüz 12 yaşındaki bir çocuk arkadaşının hayatına son verdi. Başka ülkelerde silahla okulu basıp arkadaşlarının canına kıyan çocukların, gençlerin haberlerini yıllardır duyardık. Gelin görün ki bugün namlunun ucu bize ve çocuklarımıza döndü.

Bu haberi görünce ‘nasıl olabilir’ diye düşünüyor insan. Bunun bir değil birçok sebebi var. Hiçbirimiz bugün o çocuğu suçlayamayız. Zaten suçlamak, suçlu aramakta bir çözüm değil.

Bu durumun birçok sebebi var dedik, gelin birlikte bakalım bu sebeplere. Çocuğun bir videodan etkilenmiş olabileceği üzerinden araştırma yapılırken bir sayfaya ulaşılıyor. Sayfa tamda bu yaş grubu çocuklara, arkadaşlarını nasıl öldürebileceklerini gösteren simülatörler hazırlıyor. Biliyorsunuz simülatörler gerçeğin provasıdır. Çok korkunç değil mi? İlk olarak şunu soruyorum; ‘ülkemizde böyle bir videoya ve böyle sayfalara erişim neden ve nasıl olabilir?’ İlköğretim çağından itibaren tüm çocukların, gençlerin erişim sağlayabildiği bir ortam, bu kadar denetimsizken biz sadece sorunları ve çözümleri konuşmaktan öteye gidemeyiz. Sanal ortamda denetimlerin ve yasakların olması özgürlüğün kısıtlanması olarak yorumlanıyor. Ben bunun özgürlük olduğunu düşünmüyorum. Bakın sansür olmasın, kısıtlama olmasın dediğiniz sanal ortam bugün bir kişinin özgürlüğünü geçtim, hayatını sonlandırdı; bunun yanında akran zorbalığına uğradığı için kendisini sosyal çevreden soyutlayan birçok gencinde özgürlüğünü elinden alıyor. Özgürlük bu mu gerçekten?

Durum böyleyken sanırım öncelikle en önemli denetim mekanizması olması gereken aileyi konuşmamız gerekiyor. Günümüzde aileler bu işlevini yavaş yavaş yitiriyor.. Ailelerimize, çocuklarını kucaklarına aldıkları ilk andan itibaren bitmeyen bir ‘şunu yapmamalısın bunu yapmamalısın listesi veriliyor.’ Eğer bunları yaparsanız çocuğunuz sağlıklı bir psikolojik gelişim süreci geçiremez ve bu onu birçok alanda (akademik, sosyal) olumsuz etkiler şeklinde duygu sömürülerini içeren bu listenin, gerçek hayata uygulanması çoğu zaman zor ve bazı aileler için imkânsız. Kendileri farklı bir sistemle yetişen anne babalar günümüzde bu ‘yapılmaması gerekenler listesi’ karşısında bocalarken yapılması gerekenleri de maalesef kaçırabiliyor. TV programlarında, gazetelerde, dergilerde bilgisi olan-olmayan herkes bu alanda uzmanmışçasına konuşuyor. Çocuklarınızın özel alanına girmeyin, onları kontrol etmeye çalışmayın, dur demeyin, kalk demeyin, yap demeyin, yapma demeyin.  İşte ‘Modern ebeveynliğin çıkmazı’ dediğimiz bu durum yüzünden artık ailelerin bu işlevi kalmadı. İlk doğduğu günden itibaren anne babalar olarak çocuğumuzun; yeme, içme, giyme, barınma gibi fizyolojik ihtiyaçlarını düşünürken; bunun yanında onun sosyal, psikolojik, akademik ve kültürel yaşamlarını da düşünmeliyiz ve biz çocuklarımıza doğruyu-yanlışı, iyiyi-güzeli öğretmek zorundayız. Bugün okullarımızda sadece akademik başarı ön plana çıkarılırken; biz çok yönlü düşünmek zorundayız.

Bugün belirli bir yaş aralığında doğan çocuklar ‘Z Kuşağı’ olarak nitelendirilmekte ve onlara bazı özellikler atfedilmektedir. Ve maalesef çocuklarımız bir gruba ait olma ihtiyacı ile bu atfedilen özellikleri biz ‘Z Kuşağıyız’ biz böyleyiz diyerek benliğine kendisine ait olmayan bir özelliği katmaktadır. İşte bu noktada aile devreye girmelidir. Çocuklarımıza, ilk çocukluk yıllarından itibaren fikir dünyasını geliştirecek kitapları veya rol model aldığı kişileri seçerken; yani onlar hayata hazırlanırken her zaman onlara rehber olmalıyız. Aksi takdirde ‘Z kuşağı’ dediğimiz gruba ait, tamamen popüler kültüre göre hareket eden, sorgulamadan, üzerine düşünmeden ona empoze edilen özellikleri benliğine katan çocuklar yetiştiriyoruz diyebiliriz. Bunun sonucunda ‘zorbalık’ akran çevrelerinde popülerleştirilmekte ve çocuklar bu duruma özendirilmektedir.

Biz henüz zorbalığı gündemimize almamışken her gün zorbalığın farklı bir türü ile karşılaşmaktayız: Siber Zorbalık. Belsey, siber zorbalığı, “bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak bir birey ya da grup tarafından diğerlerine zarar vermek için tasarlanan kasıtlı, tekrarlanan ve düşmanca davranış içeren zorbalık türü” olarak tanımlamıştır.  Siber zorbalıkta ve diğer zorbalık durumlarında çocuklar ve gençler zorbalığı çoğunlukla oyun gibi görmekte ve bu yüzden sorumluluk hissetmemektedirler.

Tüm bu zorbalık çeşitlerinin ortak yanı kurbanda yarattıkları psikolojik yıkıntılardır; depresyon, düşük benlik saygısı, korku, üzüntü, hayal kırıklığı, utanç gibi…
Akran zorbalığı başta olmak üzere bütün olumsuz durumlardan çocuklarımızı korumanın yolu; sevgi ve sevgiye dayalı olumlu iletişimdir. Evet, yukarıda bahsettiğim olumlu ve olumsuz durumları çocuklarımızla birlikte doğru bir şekilde yönetebilmenin tek yolu sağlıklı bir iletişimdir. Bu yüzden ailelere önerebileceğim en temel şey; çocuklarınızı yargılamadan, onları küçümsemeden, yaptıkları güzel işleri destekleyip, hatalarını konuşarak onların görmesini sağlamalı ve her zaman olumlu bir iletişim süreci içinde olmaya gayret etmeleridir.