dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.46
  • EURO
    34.73
  • ALTIN
    2434.9
  • BIST
    9930.47
  • BTC
    63994.84$

Öllük

19 Ocak 2022, Çarşamba 09:28
Öllük
 




Eledim eledim öllük eledim 
Aynalı beşikte Canan bebek beledim
Büyüttüm besledim asker eyledim 
Gitti de gelmedi Canan buna ne çare..
        Bebeklerini ısıtılmış öllükle sarıp sarmalayan ve beleme(kundaklama) işini yaparken bu acıklı türküyü yanık sesleriyle söyleyen anaları,
        Öllük ha öllük diye bağırarak geçen öllük satıcılarını, 
        Bir daha görme şansımız yok maalesef.
       Malatya'da yaşı ellinin üzerinde olup da öllük nedir bilmeyen veya öllüklenmeyen kişi sayısı çok azdır .
        Höllük veya öllük çocuk bezinin atasıdır,
        Atasıdır derken düşünmeden de edemiyorum, acaba bilim insanlarımız öllükle ilgilenselerdi  ve dahi bunu geliştirip şimdiki bezlerden daha sağlıklı bir ürün çıkaramazlarmıydı acaba,
        Hem daha geleneksel hem daha ekonomik olmazmıydı!
        Her neyse...Bilmeyenler için kısaca anlatayım,
       Şimdiki gibi hazır bezlerin olmadığı dönemlerde kullanılan öllük, killi bir toprak türü olup bu toprağın elenerek küçük boyuttaki parçalarından meydana getirilen bir toprak türüdür..
       Höllük hem bebeğin çişinin dışarı sızmasını önler hem bez vazifesi görür hemde ısıtılarak kullanıldığı için sobalı evlerde çocuğun vücut ısısını dengelemesine yardımcı olurdu .
      Laboratuar ve tahlil imkanlarının olmadığı günlerde, böylesi bir toprağın bilinip bulunması, toprağımızın kadınına has ve onun Anadolu ismi ile özdeş olmasını sağlayan yüzyılların getirdiği kadim bir mirastır .
         Bebeği kundaklamanın tıbben sakıncalı olduğu söylenince, daha pahalı !! Fakat daha kullanışlı bebek bezlerinin piyasaya çıkmasıyla, öllük kullanan sayısı gitgide azalarak şimdilerde yok denecek seviyelere geldi.
        Bugün de kaybolan bir malzememizi hatırlattım.
        Yeni nesil, kullanmasa da, adını bilsin,
         Hiç olmazsa...
                                          KADANALAR
          Geçen Kurban bayramında gazetelerde bir haber vardı;
        -Mardin'in kadrolu eşekleri bayramda da çalışacak.
          Haberin detayına girince, Mardin'in dar ve yerine göre merdivenli sokaklarının temizliği için böyle bir çözüm bulunmuş olduğunu gördüm.
           Aklıma bizim çocukluğumuzda çöp toplama işini yapan 'Kadana' cinsi atların çektiği her iki yanında iki kapağı olan tahtadan yapılma sandukalar geldi.
           Sanduka diyorum ama onu anlatacak başka uygun bir kelime bulamadım ,
           Çöp konteynerlerinin atasıydı ,
           Kadana atları askeriyenin yetiştirip Belediyeye verdiği atlardı, ağırlıkları bir tona yaklaşan bu atlar hiç koşmaz, yürüyüş ritmini de hiç değiştirmez, mahallelerin çöp konteynerini taşıyan kamyon misali ağır ağır, salına salına vakarlı bir edayla yürürlerdi.    
          Çocuk aklıyla, atları paylaşırdık. Siyah ve sağ arka ayağının önünde belli bir izi olan benim atımdı. Kahve renkli olan da bir başkasının. 
          Benim atım seninkinden daha kuvvetli diye iddialaşırdık.
          Gerçekten çok yakışıklı! atlardı.
          Her nedense bunların çektikleri arabalardan diğer at arabaları gibi gacırtı gucurtu sesi de duyulmazdı.
            Soğuk savaş yılları olduğu için bu atların Rus Kadanası olduğu çok da dillendirilmezdi!...
             Nerelerden nerelere geldik,
             Öyle değil mi?...
                
***
             Gar geldiiii,...gar ha gar...
             Garcı geldi ha....
             Bu ses de unuttuğumuz, ancak hafızaları zorlayınca hatırladığımız bir meslek erbabının, ürününü satarken kullandığı bir slogan.
              Kar satıcılarından bahsediyorum .
              Bilmeyenler için Bugünlerden bakarak o günleri anlatmak gerçekten çok zor. Şimdiki nesile, buzdolabı varken karın önemini nasıl anlatabilirsiniz.
              Bu işi meslek edinenler, dağların güneş almayan yamaçlarına kar kuyuları açar ve bu kuyulara kışın kar basarak istif eder, yazında bu karları keserek bizim telis dediğimiz çuvallara koyup onları da katırlara yükleyip şehre getirerek ;
              -Gar ha gar ...diye satarlardı .
               Bize de garcının bığhçı (testere)ile kestiği gar bloğunu eve getirmek düşerdi...
               Eskiye dair bir şeyler hatırlatabildiysem, ne mutlu bana...