dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.80
  • ALTIN
    2507.2
  • BIST
    9422.62
  • BTC
    64341.34$

Öllük ha, öllükçü geldi...

23 Kasım 2022, Çarşamba 12:00
Öllük ha, öllükçü geldi...


                 

 

                 Gar ha gar, gar geldi gar...
                  Sülükçü geldi, sülükçü...
                  Bu sokak satıcılarını hatırladınız değil mi?
                 Bu gün de destancıları ele alalım istedim.
                 Zamanla yok olan geleneklerimizden biri de destanlar ve destancılardır. Bir dosya kağıdı büyüklüğünde tek sayfa baskı yapılıp, Destancılar tarafından yanık sesle okunarak satılırdı. Bu destanda genellikle acıklı olaylar üzerine ağıtlar yazılır veya kahramanlıklar anlatılırdı.
              Hediyesi yirmi beş kuruş denilen yani 25 kuruşa satılan destanları, destancılar yanık ve içli sesleriyle, şehrin kalabalık yerlerinde seslendirirler, halkı ajite ederek satışlarını yaparlardı.
               -Malatya yolunda kanlı kayalar,
               -Gülek Boğazı'ndan geçen yayalar,
               -Hatıra gelsin boş kalan yuvalar,
               -Yuvası boş kalan insan ağlasın...
               Mahallelerde kadınlar destana çok meraklıydı, fakat çoğu okuma yazma bilmediği için 25 kuruşa aldıkları destanı bizim gibi mahallenin çocuklarına okuturlardı.
                İşin enteresan yanı; mahalledeki bütün kadınlar birer tane destan alır ve hepsi ayrı ayrı bizlere okuturlardı .
               Halbuki bir destan bu işte, yeterliydi. Fakat işin güzel yanı biz destanı okuduktan sonra onlara geri verirdik, onlar da bir güzel katlayıp göğüslerinin üzerinde saklarlardı.
               Artık bu güzellikler de bitti...
              Islak bir torba içinde taşıdığı sülükleri, "sülük ha sülük" diye bağırarak satmaya çalışan sülük satıcılarını hatırladınız mı? 
             Özellikle kadınlar sülükçülerin yolunu gözlerdi ve sülükçü gelince de ellerinde su dolu bir şişeyle sülükçünün karşısına çıkar, önce fiyatları sorulur, pazarlıktan sonra sülükçü eliyle, sülükleri, şişeye doldururdu. 
            Biz çocuklar da, sülükçüye, nasıl eliyle o hayvanlara dokunuyor diye, hayretle bakardık.
            Bazı berberler de içi su dolu şişelerde sülük satışı yaparlardı ki o berberler berberlikten başka, sünnet, hacamat, kulak delme, diş çekme, saç kıran gibi poliklinik hizmetleri  veren hastane gibi çalışırlardı!
              Sülük, tatlı sularda yaşayan 4-5 cm. boyunda kan emici özelliği olan, kan emerken tükürük bezlerinden salgıladığı bir sıvıyı insan vücuduna zerkeden bir hayvancıktır.
              Sülükle ilgili bir yanlış bilgiyi de bu vesile ile düzeltelim, sülüğün tedavisi emdiği kanla değil, insan vücuduna zerkettiği sıvı ile gerçekleşmektedir.
              Kan cıvıtıcı özelliği olan bu sıvı, yapıştırılan yerin en ince kılcal damarlarına kadar ulaşarak oradaki kan gitmeyen dolayısıyla ölmekte olan bölgeyi canlandırma özelliğine sahiptir. Rusya'da çok yaygın olan sülük tedavisi, Avrupa ve Amerika'da çok taraftar bulmuş ve artık devlet  destekli hastaneler açılmaya başlamıştır.
             Bu gün de bazı kadim kültürlerimizi bilmeyenlere, unutanlara, hatırlatmaya çalıştım.
              Selam olsun Malatya'mın güzel insanlarına...