dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.48
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2436.1
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64627.25$

Qua Vadis? Fe Eyne Tezhebun

18 Temmuz 2021, Pazar 10:13
Qua Vadis? Fe Eyne Tezhebun


“Qua Vadis” Yuhanna İncili 16:5’de, “Fe Eyne Tezhebun” ise Kuran’ı Kerim’in Tekvir Suresi 26’ncı ayette geçiyor. Her ikisinin de anlamı “Bu gidiş nereye?” şeklinde çevrilebilir. Kutsal kitaplarda yer alan bu vurgunun iki anlamı var. Birincisi değişimin varlığı ve kaçınılmazlığı, ikincisi ise değişimin sorgulanması gerekliliğidir.  Değişim, genellikle gelecek nesiller tarafından artık net olarak okunabildiği için, değişimin sorgulanması da genelde onlara düşer. Değişimin içinde yer alanlar ise genellikle nasıl bir dönemin içinden geçtiklerini ve bunların nasıl bir sonuç vereceğini tam olarak kestiremezler. En iyi ihtimalle bir şeyler olduğunu fark eden çoğunluk arasında, aslında ne olduğunu ve “bu gidişin nereye” olduğunu anlayabilen çok az insan bulunur. 
İçinden geçtiğimiz dönem, hem uluslararası hem de ulusal planda büyük değişimlerin yaşandığı yıllardır. Zira büyük sıkıntılar büyük değişimleri doğurur. Tarih teorilerinden biri olan Yaratıcı Yıkım ya da başka bir ifadeyle Schumpeter  Fırtınası,  eskiyi imha ederken yeniye yer açan bir süreci anlatır. Bu süreçte miadını doldurarak yıkılmak üzere olanlar büyük bir gayretle direnirler ve eskinin üzerine doğan her güneşi bir felaket habercisi olarak görürler. Günümüzde Z kuşağı için söylenenleri bir hatırlayın. Yeni nesiller için söylenenlerin neredeyse aynısının bundan yaklaşık altı bin yıl önce yaşamış olan Sümerler zamanında da söylenmiş olduğunu, günümüzde ortaya çıkan tabletlerden anladığımızı öğrenmek eminim sizi şaşırtacaktır. 
Değişimi hissetmek kolay, fakat anlamak zordur. Hudeybiye Barışı imzalandığında Hz. Peygamber haricinde hiç kimse bunun sonuçlarını kestirememiş, ashabı bunun bir Fetih olduğunu; ancak inen ayetle kabullenebilmişlerdi.
1699 yılında Osmanlı ile Avusturya, Venedik ve Lehistan (günümüzün Polonyası) arasında yapılan Karlofça anlaşması Osmanlı Devletinde gerilemenin başlangıcı olarak kabul edilir. Fakat o gün için bu barışı imzalayanlar bunu önemli bir başarı olarak görmüşlerdi. 
Baba Bush (George H.W.Bush),  ABD’nin Soğuk Savaşı Tanrının yardımıyla kazandığını söyledikten sekiz yıl sonra, 11 Eylül 2001’de, kendisine ağır bir travma yaşatan terör saldırılarını yaşamış, tarihinde ilk kez kendi topraklarında saldırıya uğramıştı. Oğul Bush (George W. Bush) ise teröre karşı küresel savaşı kazandıklarını söylediğinde Amerika’nın tüm dünyadaki imajı neredeyse sıfırlanmıştır. İleride tarih 11 Eylül saldırılarını ABD’de gerilemenin başlangıcı olarak yazacak.
Özetle içinde yaşadığınız zamanın ve yaşadıklarınızın sizi nereye sürüklediğini önceden kestirmek oldukça zordur. O nedenle aklı başında siyaset bilimciler henüz sonuçları ortaya çıkmamış olan konular hakkında yazıp çizmeyi çok cazip görmezler. 
1990’da Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından uluslararası alanda iki kutuplu yapılandırma olarak adlandırılan güçler dengesi yıkılmış, fakat o gün bu gündür uluslararası alanda yeni bir denge henüz yakalanamamıştır. Günümüzün önde gelen devletleri, ileride oluşacak olan yeni bir sistem içinde doğru konum alabilmenin çabasını vermektedirler. Türkiye de bu devletlerden biri olarak, gerek dış politikada, gerekse iç politikada henüz kararını bulmamış bir arayışın içindedir. Bu arayışın bizim için iyi sonlanması hepimizin dileği, fakat geriye bakıldığında yapılanların nasıl adlandırılacağı konusu bugün için bir muamma.
Peki, geleceğin bu kadar belirsizlik taşıdığı bir realite içinde gelecek adına doğru adımlar attığımızdan nasıl emin olabiliriz? derseniz, bunun cevabı sanılandan daha kolay aslında. Ne olursa olsun haktan, hukuktan ayrılmayarak; kanunu, kim olursa olsun kişilerden üstün tutarak; kendi aleyhinize olsa bile doğruluktan ayrılmayarak atılan her adım ilanihaye sizi zafere götürür. Aksi takdirde, günü ne kadar kurtardığınızı düşünürseniz, geleceği o kadar tahrip edersiniz, yaptıklarınız kısa süre sonra yıkılır. Bugün sizi alkışlayanlara aldanırsanız, tarihe kötü bir anı olarak geçersiniz. El-Hakkuya’lu ve la yü’la aleyh (Hak daima üstündür, ona galip gelinemez) sözü sadece bir peygamberin sözü değil, hayatın işleyiş sırrını keşfetmiş bir bakışın en özlü ifadesidir. Fe eyne tezhebun ilahi hitabına yine ilahi bir cevaptır. 
Bu kapsamda, ilerleyen yazılarımızda uluslararası alanda yaşanan değişimin ipuçlarına ve her defasında bazı şeyleri ıskalamamızın nedenlerine parça parça değineceğiz. 

Sağlıcakla kalın.

Allah’a emanet olun.