dore okulları
Malatya
25 Nisan, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.48
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2436.1
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64627.25$

’’Bisiklet kullanmak’’ ve ’’Kul Hakkı’’

11 Eylül 2022, Pazar 10:07
"Bisiklet kullanmak" ve "Kul Hakkı"

 

 

Bisiklet, bir ulaşım aracı olmaktan çok bir yaşam tarzı, kültürel bir olgu meselesidir. Basit bir ulaşım aracı olmanın ötesinde bir kültür, bir “insan hakları” meselesidir. Günümüzde bisiklet kullanmak “vacip” desem yeridir. 
“Vacip” kavramı dini bir söylemdir. (Farz kadar önemlidir) Bisiklet kullanma ile dini bir kavram arasında bağlantı kullanmayı özellikle tercih ettim. 
Yazıma şöyle sert bir tez ortaya atarak başlayayım, okuyucular üzerinde önce bir şok etkisi yaratayım:
“Bisiklet almak, sürmeyi öğrenmek ve kullanmak imkânı varken araç kullanmak kul hakkına girer” 
“Hayda, bu da nerden çıktı?” diye soracaksınız.
O zaman anlatayım. Bisiklet kullanma ile araç kullanma arasındaki görünen ve görünmeyen farkları ortaya koyalım önce;
Petrol ve petrolün bütün türevleri ile çalışan araçlar havaya karbondioksit salar. Ne kadar çok araç kullanırsanız havayı o kadar çok kirletirsiniz. Bu durum, temiz hava soluma hakkımızı yok ediyor. KOAH, kalp gibi kronik rahatsızlıkları olan hastalarda ciddi riskler oluşturur ve erken ölümlerine sebebiyet verir. (Bu durum kul hakkına girer) 
İkincisi, yolların trafik yoğunluğunu artırır, bu durum insanlarda strese yol açar, çeşitli psikolojik ve sinirsel hastalıklara ortam hazırlar. İşe geç kalır, kavga eder hatta bu yüzden cinayetler işlenir. 
Üçüncüsü, biz zengin bir ülke değiliz. (Kaldı ki zengin bile olsak araç kullanma lüksümüz olamaz) Petrole bağımlıyız. Vergilerimizin büyük kısmı yatırımlara ayrılması gerekirken petrole akıyor. Böylece daha fakir ve daha zayıf bir ülke oluyoruz. Hollanda ve İzlanda gibi zengin ülkelerde bile bisiklet kullanım oranı nerdeyse yüzde 60’lara ulaşmıştır. Düşünün bizim halimizi… 
Trafik kazalarındaki insan kaybımız üçüncü dünya ülkeleri seviyesindedir. Bu utanç verici bir durumdur. Bunlara artık kaza değil cinayet dememiz lazım. Araç kullanma kültürümüz yerlerde süründüğü için korkunç kazalar meydana gelmekte ve büyük trajediler (acılar) yaşamaktayız. 
Araç kullanan kişiler hastalığa yakalanma riski en yüksek olan kişilerdir. Yürümeyen, hareket etmeyen kişilerin obezite gibi çeşitli hastalıklara yakalanma riski daha yüksektir. Bu da iş kaybına, hastanelerde hasta birikimine yol açmakta paramız ilaç ve medikal malzemelere gitmektedir. Ki ilaç ve medikal malzemelerde dışa bağımlıyız. 
Kazalar sonucu uğradığımız maddi kayıplardan da bahsetmiyorum. 
Bizim kültürümüzde maalesef bisiklet kullanmak ayıp karşılanıyor. Hâlbuki Batı’da bisiklet kullanmamak ayıp karşılanıyor. Maalesef bu algıyı ve yanlış kültürü bir türlü yenemedik. 
Üretmediğimiz araçları kullanıyoruz. Lüks ve gösteriş peşindeyiz. Pahalı araç kullananlara özeniyoruz, ayıplamamız gerekirken… 
Bisiklet kullananlara gelince; bir kere bisiklet kullanma zevki araç kullanma zevkinden çok daha fazladır. Ayrıca sağlıklı kalıyorsun. Ülke ekonomisine katkıda bulunuyorsun. Petrol tüketmiyorsun. Karbondioksit üretmediğin için temiz havaya katkıda bulunuyorsun. Böylece kul hakkına girmemiş oluyorsun. 
Ben yakın mesafelerde (Yaklaşık 10 ila 30 kilometre arasında) sürekli bisiklet kullanıyorum. Şehirlerarası yolculuklarda da treni tercih ediyorum. Böylece ben ülke ekonomisini düşündüğüm, insanları hasta etmediğim, kazada insan öldürmediğim için kul hakkına girmemiş oluyorum. 
Ülkemizde bisiklet kullanma ortamı oluşturmayan genel ve yerel yöneticilerin de büyük sorumluluğu var. Okullarda bu kültürü vermeyen yöneticiler de suçlu. 
Vatansever bir yönetici bisiklet yolları yapar, milliyetçi bir kişi bisiklet kullanır, dindar bir şahıs aracı bırakır bisiklete biner. 
Ayrıca bisikletle gidilemeyecek uzak yerle için karayolu değil çevre dostu araçlar tercih edilmeli… Tren ve elektrikle çalışan araçlar gibi… Tren ağlarına değil de karayoluna yatırım yapmak hainliktir. 
İşte bisiklet kullanma imkânı veya bu imkânı yaratma potansiyeli varken araç kullanmak “kul hakkına “ girer derken bunları kastediyorum. Umarım yazının başında girdiğiniz ilk şoku atlatmışsınızdır. 
******  
Not: Bu yazıdan sonra muhtemelen, kendilerini “dindar”, “vatansever”, “milliyetçi” olarak tanımlayan herkes bisiklet almaya koşacaktır. Madem öyle size adres göstereyim. Çevreyolunda “Bisikletçi Muko” Mustafa abi var. Sıradan bir bisiklet satıcısı değil, tam bir bisiklet profesörü… Bisiklet kültürü veriyor size… Sattıktan sonra elini çekmiyor. Sosyal sorumluluk projeleri yürüten değerli bir bisikletçi… Haydi, alın bir bisiklet ve kul hakkına girmekten vazgeçin!