dore okulları
Malatya
29 Mart, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.37
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2325.6
  • BIST
    9079.97
  • BTC
    70358.76$

’’Sen kaybolmuşsun anlaşılan’’

28 Ağustos 2022, Pazar 14:33
"Sen kaybolmuşsun anlaşılan"

 

 

 

 

Maçta kombine biletlilerin olduğu tribünde adamın yan koltuğu boşmuş. Diğer koltuktaki adam:
-“Burası neden boş acaba” diye sormuş. 
-“Karımındı. Hiç bir maçı kaçırmazdı” demiş. 
-“Peki, neden şimdi gelmedi?”
-“Vefat etti.”
Adam:
-“Başınız sağ olsun. Bileti bari arkadaşlarınızdan, akrabalarınızdan birine verseydiniz.”
-“Mümkün değil. Hepsi şu anda cenazede”

*** 
Değerli okurlarım. Fındıkkabuğunu doldurmayan konuları çok önemliymişçesine işleyen Ersoy Baba makalelerinin biri ile daha karşı karşıyasınız. Sabreder sonuna kadar okursanız; insan beyninin gereksiz bilgiler için ayrılmış ve pek de kullanılmayan kısmını aktif hale getirmiş olacaksınız. Bu bilgiler beyine gelen darbelerde ve beyin kanamalarında kalkan görevi görerek önemli bilgilerin zarar görmesini veya hafıza kaybı yaşanmasını engellemiş olacaktır. Yani gereksiz de olsa önemlidir. Onun için okuyun.

*** 
İnsan beyni önemlidir. İnsan yaşlanmaya başladığında eğer aktif hareket etmiyor, bazı bilgileri tekrarlamıyor ve bir şeylerle meşgul olmuyorsa  musallat oluyor, unutkanlıklar başlıyor. 

Uzun yıllar önce bir abimizin babası evden çıkıp camiye gidiyor. Ancak geri dönmüyor. Ankara’nın altını üstüne getiriyorlar. Aramadık sokak, cadde, hastane bırakmıyorlar. Yaşlı adam ortalarda yok. Bir aya yakın süre sonra kendisini vefat ettiğinde buluyorlar. Yaşlı adam haftalarca sokaklarda gezmiş, kimsesiz ve evsiz gibi perişan bir durumda vefat etmişti.
O zamanlar bu Alzheimer hakkında fazla da yaygın bir bilgi yoktu. Unutkanlık diye geçiştiriliyordu. Günümüzde insanlar bu rahatsızlığı iyi tanımaya başladılar. Bu tür rahatsızlığı olanların ceplerine diğer kişilerin anlayabileceği şekilde hastanın adını, soyadını, ev adresini ve yakınlarının telefon numarasını yazıp bırakıyorlar.
Bizim Türk milleti bunu da menfaatine çevirmeyi ihmal etmemiş. Kıvrak zekâ ile her zor şartı kullanmayı becermiş bir milletiz. 
Pandemi döneminde sokağa çıkma yasağının olduğu günlerdi. İnsanlara en fazla bakkala fırına kadar gidebilmesine izin veriliyordu. Hele 65 yaş üstüne bu izin de yoktu.
Amcamız kafaya koymuş; gezecek. Ceketinin cebine adının, soyadının ve ev adresinin olduğu kâğıdı koyup çıkıyor gezmeye. Sokak sokak değil, semt semt geziyor. Sonunda bir polis aracı bunu fark ediyor. Yanına yaklaşıp amcayı durduruyor:
-“Hayırdır amca ne arıyorsun burada?”

Amca bir polislere bakıyor, bir çevresine bakıyor. Dönüyor arkasına bakıyor. Sonra yine polislere bakıyor. Polisler:
-“Amca kimliğini ver bakalım” deyince amca aynı şaşkın bakışları bir daha tekrarlıyor. Polisler bir rahatsızlığı hissediyor ve kimliğine ulaşmak amacıyla amcanın ceplerini aramaya başlıyorlar. Ceplerden birinde isim ve adres yazılı kâğıdı bulunca:
-“Gel amca, sen kaybolmuşsun anlaşılan. Seni evine bırakalım.” Deyip arabaya alıyor ve eve kadar getiriyorlar. Evin önüne geldiğinde amcamız heyecanlanır gibi hareket edip evi tanıdığını hissettirir. Araçtan iner. Adeta koşarak evine girer ve ayaklarını uzatıp dinlenir. 
Türkiye fırsatlar ülkesi. Millet olarak zaten biz başka yerde de yaşayamayız. Başka ülkelerde bize uyum sağlamaları çok uzun zaman alır. O bakımdan.
Hani adamın biri çölde susuzluktan ölmek üzere imiş. Bunu gören bir köylü hemen suyu kaptığı gibi adama ulaştırmış. Suyu içince kendine gelen adam köylüye silahını doğrultmuş ve hem elbiselerini, hem para ve kıymetli eşyalarını gasp etmiş. Dönüp gideceği zaman köylü arkasından bağırarak:
-“Tamam, aldın alacağını da bunu hiçbir yerde sakın anlatma” diye seslenmiş. Bu sözü garip bulan hırsız geri dönüp:
-“Neden?” diye sormuş.
-“Bunu her yerde anlatırsan kimse çölde susuzluktan ölmekte olan bir insan su vermez. Korkar” 
Yani anlayacağınız bizim milletimizin uyanıkları her şartı menfaatine çevirmeye alışık. Alışık da bunu her yerde anlattıklarında böyle bir hastayla karşılaşan polisler:
-“Hadi ulan sahtekar. Bizi ve polis aracını evine kadar gidebilmek için kullanacak bizi de keriz yerine koyacaksın de mi?” Deyip arkasını dönüp giderlerse…
Geldik bu haftaki yazımızın sonuna. Diyeceksiniz ki “makalenin girişinde anlatılanla devamındakiler alakasız. Kaçırdığımız ne var?”
Bir şey kaçırmadınız. Fazladan bir fıkra okudunuz. Güldünüz, güldünüz. Gülmediyseniz haftayı bekleyin. 

Siz, siz olun, kalın sağlıcakla.