dore okulları
Malatya
16 Nisan, 2024, Salı
  • DOLAR
    32.51
  • EURO
    34.59
  • ALTIN
    2495.3
  • BIST
    9548.09
  • BTC
    62863.15$

Rusya Ukrayna’ya neden saldırdı?

27 Şubat 2022, Pazar 10:27
Rusya Ukrayna'ya neden saldırdı?




Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması ile zaten hareketli olan uluslararası alan daha fazla ısındı. Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi üyesi olması ve nükleer silahlarının bulunması ise böyle bir sıcak çatışmayı herkes için daha da tehlikeli kılıyor.

Öncelikle Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının arkasındaki kök nedenin Putin'in Sovyet hatta Çarlık dönemi özlemini içeren romantik uluslararası politika anlayışı olduğunu belirtelim.

Nitekim Putin, daha önce Sovyetler Birliği’nin çöküşünün yüzyılın felaketi olduğunu ifade etmişti. Putin’in uzun süredir izlediği dış politikada eski Sovyet bağlısı ülkeleri yeniden Rusya’nın etki sahası altına almaya çalıştığını görüyorduk ve bunu büyük oranda da başarmıştı. Suriye’de Esed’e olan desteğiyle edindiği bölgeler, Azerbaycan-Karabağ savaşı ile bölgede kazandığı avantaj, Kazakistan’a olan müdahalesi ve son olarak Ukrayna’ya saldırması tüm bu stratejinin taktiksel parçalarıdır. 

BM’in kurucu sözleşmesine göre devletlerin birbirine saldırgan tutum takınmaları ve sorunlarını savaş yoluyla çözmeye çalışmaları yasak. Bu konuda önlem almak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yetkilendirilmiş.  Fakat Ukrayna’ya saldıran Rusya’nın kendisi de aynı zamanda Güvenlik Konseyi daimi üyesi. Bu nedenle Güvenlik Konseyinden çıkacak kararları veto edebilme yetkisi var. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinden Rusya aleyhine bir karar çıkması imkânsız. Ayrıca Güvenlik Konseyi başkanlığı her ay değişerek üye devletler arasında dolaşıyor. Şubat ayında ise başkanlık sırası Rusya’da idi. Bu Rusya’nın herşeyi planlayarak hareket ettiğinin bir diğer göstergesi.

Rusya ile Ukrayna arasında tarihsel bağlar var. Rusya’nın tarih sahnesine bir devlet olarak çıkması bugünkü Ukrayna topraklarında başlıyor. O nedenle Rusya Ukrayna’ya bizim Orta Asya’ya duyduğumuz gibi bir ilgi duyuyor. Ukrayna’ya saldırmasının ardındaki nedenlerin başında ise Ukrayna’nın NATO’ya katılmak ve Batıya uyum sağlamak istemesi geliyor. Bu takdirde NATO sınırları Rusya’ya dayanacağı için Rusya bunu bir tehdit olarak görüyor. Ayrıca kendisi gibi Slav ve Ortodoks olan bu halkı Batı’ya kaptırmak onlar için adeta bir gurur meselesi. Putin iktidara geldiği günden itibaren Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından kırılan Rus gururunu tamir etme peşinde. Sovyetlerden sonra bavul ticaretine muhtaç olacak kadar çöken Rus itibarını uluslararası alanda yeniden kazanmak için gözünü budaktan sakınmayan bir hırsa sahip Putin. Nitekim bunu büyük oranda başarmış durumda.

Rusya’nın uluslararası alana sert biçimde yeniden dönüşü Suriye’de Esed’e yardım etmesiyle başladı. Ardından Azerbaycan-Ermenistan savaşına müdahil oldu ve üzerinde Rus askeri bulunmayan tek Orta Asya Türk Cumhuriyeti olarak kalan Azerbaycan’a arabulucu/barış koruyucu sıfatıyla iki binin üzerinde asker yerleştirdi. En fazla Rus nüfusu barındıran Kazakistan’da ise önce eski devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’i baskı ile emekliliğe zorladı ardından Kasım Cömert Tokayev’i iktidara taşıdı. Nitekim Tokayev’in ekonomik sıkıntılardan bunalarak kendisini protesto eden Kazak halkına karşı yaptığı ilk şey Rus askerini ülkesine davet etmek oldu. Şimdi Rusya aynı şeyi Ukrayna’da da yapmak istiyor. Rusya’nın hedefi Ukrayna Devlet Başkanı Zelenisky’i devirerek yerine kendisine itaatte kusur etmeyecek birini getirmek. Böylece Belarus’da ve Moldova’da yaptığı gibi etrafında kendisine bağlı ülkelerden oluşan bir koruma kuşağı oluşturacak ve Batı/NATO ile arasında tampon oluşturmuş olacak. 

Putin iyi bir stratejist. Aynı zamanda savaş uçağı pilotu ve eski KGB ajanı. Oldukça soğukkanlı ve duygularını belli etmeyen bir lider olarak Putin, ülkesini de demir yumrukla yönetiyor. Rus halkı ekonomik açıdan iyi olmamakla birlikte Rusya’nın eski itibarına kavuşmasından memnun olanlar var. Fakat Rus gençlerinin aynı düşüncede olduğu söylenemez. Onlar Batı’da olduğu gibi özgürlük istiyorlar. O nedenle Rusya’nın göbeğinde Ukrayna saldırısını kınayan gösteriler yapacak kadar Putin’e kızgın ve cesurlar.
Putin’in danışmanları arasında din adamları da var. Eski Çarlık dönemlerine özenen Putin göreve geldikten sonra Sovyet döneminde bile uygulanmayan Çarlık dönemi adetlerini yeniden başlattı ve din adamlarına itibar ederek Ortadoks törenlerini devlet yönetiminde görülür hale getirdi. Bu nedenle fanatik Rus ortadokslar tarafından mehdi olarak görülüyor.  En yakın yardımcılarından Vladislav Surkov Putin Ruslara Tanrı tarafından gönderildi diyecek kadar inanmış ona. 

Putin’in Türkler ve Müslümanlarla olan ilişiklisi ise oldukça dikkat çekici. Putin’in Sözcüsü Dmitri Peşkov bir Türk uzmanı yani Türkolog. Almanca, İngilizce ve Türkçe biliyor. Danışmanı Vitali Naumkin ise İmam Gazali hakkında Doktora tezi yazmış, Arapça öğretmenliği yapacak kadar uzman. Bu nedenle Türkler ve Müslümanlar konusunda konuya oldukça hakim olan Putin, yüzyıllık Çeçen direnişini sadece Grozni’de Rus ordusunun yaptığı yıkım ve katliamla değil aynı zamanda kendisiyle işbirliği yapan Ramazan Ahmetoviç Kadirov’u Çeçenistan'ın üçüncü devlet başkanı yaparak da kırdı. 
Bu yöntemi Rusya’nın tahakkümü altına aldığı tüm Türk ve Müslüman halklara başarıyla uygulayan Rusya Türkiye’yi de tabiri caizse kafa kola almaya çalışıyor. PKK’yı terör örgütü olarak tanımamakla kalmayıp, Moskova’da büro açmalarına izin verecek kadar çift taraflı.  Suriye’de intikam olarak yüzlerce askerimizi öldürecek kadar operasyonel ve buna karşı bugün bazı Türkler tarafından taktir ve anlayışla karşılanmayı becerecek kadar zeki ve istihbarat uzmanı. Bu nedenle içimizde bazılarının ABD'ye duydugu şaibeli nefretin Rus muhabbeti seklinde tezahür etmesi bana oldukça ilginç geliyor. 

Rusya ve Putin konusuna bu kadar hâkim ve uzman kişilerle çalışırken bizde hergün televizyona ne kadar bilgi kıtlığı, fakat kendini gösterme heveslisi kişiler varsa çıkartıp uzman görüşü diye dinliyoruz. O nedenle zaten bir türlü rahatlamayan kafamız biraz daha karışıyor. Haliyle ne yapacağını bilemez şaşkın bir halk olduk. Herkes bir şey söylüyor. Örneğin NATO konusu. Son katılımlarla 30 üyesi bulunan NATO bir uluslararası örgüt. Ne Rusya ne de Ukrayna NATO üyesi olmadığı için NATO’nun bu olaya müdahale etmesi mümkün değil. Fakat şu an dünyada tek organize ve askeri görev gücüne sahip örgüt NATO olduğu için herkesin gözü NATO’da. Aslında NATO’yu ABD bilinçli olarak gündemde tutuyor. Çünkü ancak NATO üzerinden Avrupa’yı ortak bir tutum almaya zorlayabilir. BM Güvenlik Konseyi’nin Rusya aleyhine karar alması ise imkansız çünkü 15 üyeli Konseyde kararları veto etme yetkisine sahip 5 devletten biri de Rusya. Kendi kendisini kınayacak hali yok. Nitekim öyle oldu ve BM Güvenlik Konseyinden Rusya aleyhine çıkan karar veto edildi. 

Türkiye’nin Ukrayna krizinde izlediği tutum ise genel itibariyle doğru bir tutum. Rusya ile olan ilişkilerimize rağmen Türkiye Rus işgalini kınadı. Eğer böyle yapmasa idik kendimizle çelişirdik. Fakat Batıyı tepkisiz kalmakla, Ukrayna’yı satmakla suçladıktan sonra Avrupa Konseyinde Rusya’nın üyeliğinin askıya alınması yönündeki oylamada çekimser kalmamız dolaylı olarak Rusya lehine bir tutum olduğu için oldukça garip kaçtı tabi. Buna rağmen Ukrayna bizim için Rusya’dan daha güvenilir bir komşu. Çünkü Ruslarla olan maceramız çok derin. Osmanlı döneminde Ruslarla 12 defa savaşmamıza rağmen bunların dokuzunda yenilmiş olmamız, Rusların Slav halkları isyana teşvik ederek Osmanlının parçalanmasını başlatan ülke olması ve daha 1945’de Rusya’nın bizden Kars ve Ardahan’ı isteyerek, İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde hak talep etmesi, Ayasofya’nın Hristiyan dünyasında sadece ortadokslar için büyük önem taşıması nedeniyle Rusların İstanbul’a hala Çargrad gözüyle bakmaları gibi daha uzayarak giden bir liste bu maceranın genel çerçevesini çiziyor.

O nedenle Putin özlem duyduğu eski Rusya’ya kavuşacak olursa bundan en olumsuz etkilenecek ülkelerden, hatta tehdit altında olacak ülkelerden birinin, belki birincisinin Türkiye olduğu kuşkusuz.  Peki buna Rusya muktedir mi? Onların bizim hakkımızdaki uzmanlıklarına karşın bizim daha kendimizi bile tanıyamamızı düşünürsek evet. 
Yeniden Ukrayna’ya dönecek olursak. Putin aynı Osmanlı’da uyguladığı gibi önce Ukrayna’nın doğusunda kendi sınırlarına yakın olan bölgedeki Rus halkını kullanarak 2014’de isyan çıkarttı. Ardından bu bölgeler özerklik ilan ederek Ukrayna’da iç savaş çıkarttılar. Rusya bunları dolaylı olarak destekledi. Birkaç gün önce bu özerk bölgeleri resmen devlet olarak tanıdı ardından da bunlara yardım bahanesiyle olaya müdahale edeceğini beklerken Putin büyük bir hata yaparak doğrudan Kiev’e saldırdı. Bence bu saldırı Putin için bir akıl tutulmasıdır. Bu nedenle tüm dünya nezdinde tepki toplayarak karşısında büyük bir cephe açıyor. Batı’da kimse Rusya ile doğrudan savaşmaya hevesli değil elbette. Fakat Ukrayna’ya büyük bir destek yağmaya başladı. Eğer Ukrayna halkı ciddi bir direniş gösterirse Putin Midyata pirince giderken evdeki bulgurdan olabilir. Savaşın ne zaman biteceği de Ukrayna halkının direncine bağlı.