dore okulları
Malatya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2445.6
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64191.64$

Şirket Han: Ruhu olan mekânlar

02 Kasım 2022, Çarşamba 10:05
Şirket Han: Ruhu olan mekânlar


           

 

Şehirler de insanlar gibi canlı varlıklardır. Bizler göremesek de her şehrin bir ruhu vardır. 
            İnsanın görünen bir yapısı, fiziki dış görünüşü olmasına rağmen, ona anlam kazandıran, irade koyarak kararlar almasını sağlayan ruhudur. Ruh, bedenden uzaklaştığı zaman fiziki görünüş de işlev ve anlamını yitirir. Bedenden ruhun çıktığını gözlerimizle görmemiz mümkün değildir, ama canlının öldüğünü anlamamız uzun sürmez. Tıpkı şehirler de böyledir; ruh yok olmaya başladığında şehirler de yavaş yavaş ölürler. Şehirlerin fiziki görünüşünü oluşturan binalar, meydanlar, caddeler, iş merkezleri, parklar ve okullardır. İnsan merkezli estetik kaygılarla inşa edilen ve toplumun asırlardır içinde yaşadığı kültürle yoğrulmuş yapılar olduğunda o şehirde ruh var demektir. Şehrin ruhu, o şehirde yüzyıllardır yaşayan insanların oluşturduğu anlamlar bütünüdür Şehre ruh kazandıran, medeniyet ve kültürdür. Şehirler bir toplumun kültürel gelişmişliğinin kendini gösterdiği yerlerdir. 
    Kısacası, biz göremesek de her şehrin bir karakteri bir de ruhu vardır.
    Şehrin tarihi, benim gözümde o şehrin her şeyidir. Tarihi eserler, tarihi binalar, şehrin tarihini, şehrin ruhunu yansıtır insanlara. 
     Malatya’yı Malatya yapan nedir? Neden bir şehri özler insan, neden anılarının başrolüne, çok sevdiği biri gibi, bir şehri koyar bazen? Sadece havasıyla suyuyla ya da müthiş binalarla bezenmiş bir yer midir özlediğiniz şehir?
       Şehri şehir yapan sadece o koca binalar, çılgın projeler falan değildir. Büyüdüğünüz mahalledeki bakkalından fırınına, kahvesine, o ufak ufak tuğlalar, şehir denen büyük binayı oluştururlar.
       Şehrin ruhunu da, ruhu olan mekânlar oluşturur. 
       Bunları kaybettiğinde, şehir devasa bir beton yığını, insan öğütme makinesine dönüverir.
      İşte Şirket Han da Malatya’mın ruhunu yansıtan ender mekânlardan biriydi...
      Bundan bir kaç ay önce, şehrimizde yıkılıp daha büyüğünün yapılması kararlaştırılan yaklaşık 70 yıllık bir caminin yıkılmaması, eğer daha büyük bir camiye ihtiyaç varsa farklı bir yerde yenisinin yapılmasının gerektiğini, bu caminin tarihe tanıklık ettiğini anlatan yazılar yazmıştım gazetemde...
         Yazının yayınlanmasından sonra karşılaştığım bir hemşerim bana şunları söyledi;
          “Abi, sen de her şeye karşı çıkıyorsun. Bırak camimizi yenilesinler. Hem sen daha önce Şirket Hanın yıkılmasına da karşı çıkmıştın, oysa bak şimdi ne güzel 23 katlı modern bir bina diktiler. Galiba sen modernleşmeye karşısın”
           Cevap veremedim. Çünkü karşımda modernliğin beton olduğunu sanan biri vardı ve onu ikna etmem mümkün değildi. Üstelik bu kişi yalnız da değildi. Modernliği betonda arayan bir güruh vardı karşımda...
           Tarih bilinci gelişmemiş, Malatyalı yöneticiler, Şirket Hanı yıkmanın ne kadar büyük bir yanlış olduğunu geç de olsa anlamışlardır diye düşünüyorum. 
           Tarihi bir güzelliği yıkıp yerine estetikten uzak bir garabet dikmek nasıl bir aklın ürünü idi merak ediyorum. Bu yöneticiler, dedelerinin iş yerleri hakkında soru soran çocukları ve torunlarına ne cevap verecekler merak ediyorum.
            Malatya’nın bir dönemine tanıklık eden, bir müze niteliğindeki Şirket Hanı sizlere dilim döndüğünce hatırlatmak istiyorum.
          Şirket Han 1922 yılında şehrin ileri gelen aileleri, Gaffarağaların Yahya Bey , Yakıncıların Emin Efendi ve Fırat ailesinin katkılarıyla yapılmış devrinin en estetik binalarından biriydi. İddia ediyorum yıkılmasa idi bugünün de en estetik ve en iddialı turistik merkezlerinden biri olurdu. 
           Şirket Hanın iki büyük girişi vardı, biri Kışla Caddesi tarafından, diğeri Akpınar tarafından ve bu iki girişinde iki mükemmel kapısı. Bu kapılar Topkapı sarayının kapılarını andıran, saray kapısı veya kale kapısı gibi devasa büyüklükte idi. Kapının ek yerleri metal plakalarla perçinli ve en az üç metre boyunda harika ahşap eserlerdi. Ayrıca bu heybetli kapıların sağ köşesinde bir insanın rahat geçeceği yavru kapı denen kapılar mevcuttu. Bu devasa kapılar akşamları, gece bekçisi tarafından kapatılır, sabah erkenden açılırdı. 
Bir han sakini anlatmıştı;
 Hamido olayları sırasında hanın içindeki insanlar korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlar, çünkü gözü dönmüş bir güruh yaka yıka Kışla Caddesinden aşağı geliyor, sıra bir süre sonra hana gelecek. Bekçiye iki kapıyı da kapatmasını söyleyip içerde beklemeye başlamışlar, güruh kapıya dayanmış, ama nafile kapıları geçip içeri girememişler. Dedim ya kale kapısı gibi diye!
             Hanın içine girince bir sanat eseri titizliğiyle döşenmiş taşlarla bezeli geniş bir avlu ve ortasında buz gibi suların doldurduğu bir havuz karşılardı sizi. Bu havuzu dolduran meşhur Şirket Han çeşmesi birer birer yok edilen çeşmelerimizin en son yok edilenidir. Şirket Hanın tuvaletlerini dahi görmenizi isterdim. Bu günkü tuvalet anlayışından farklı bir dizaynı olan tuvaletlerin ahşap kapıları bile bir sanat eseri niteliğindeydi.
            Modernleşme adına, şehrin ileri gelenlerinin ve Şirket Hanı sakinlerinin güle oynaya, davul zurna çalarak yıktırdıkları geçmişimizin bu en önemli ve müze niteliğindeki eserinin yerine ne yapıldı merak ediyor musunuz?
              Malatya İl Özel İdaresi tarafından, hiç bir bedii zevki olmayan, hiç bir estetik kaygısı taşımayan, işlevsellikten uzak kazulet gibi bir iş merkezi yapıldı. O kadar işlevsiz bir bina yapıldı ki iş merkezi bir türlü doldurulamadı ve bir süre sonra tinercilerin mekânı haline gelen bu bina tekrar satışa çıkarılarak Malatya’nın siluetini bozan, devasa bir iş merkezi haline getirildi.
             Hülasa, her şehrin ruhu olmayabilir; ancak yaşadığımız şehre ruh kazandırmak bizlerin görevidir. 
             Çünkü yaşadığımız şehir bize, biz ona bakacağız her gün.
             Nazım Hikmet’in dediği gibi; "iki şey vardır ancak ölümle unutulur: anamızın yüzüyle, şehrimizin yüzü.”
              Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...