dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.60
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2495.2
  • BIST
    9455.12
  • BTC
    64776.75$

Temelli Pasajı ve civarı

27 Ekim 2021, Çarşamba 06:31
Temelli Pasajı ve civarı
 


       

 Yıkılmadan evvelki haliyle ve tarihi görünümüyle, kesme taşlardan yapılmış, şimdi ise neye benzediği belli olmayan sıradan İş Bankası binasının hemen yanındaki Cafer'in kulübesiyle başlayalım söze. 
        Alevi Dedesi  olduğunu hatırladığım Cafer hal tavır ve hareketleriyle enteresan bir kişilikti. Bölgenin gazete ve sigara ihtiyacı buradan temin edilirdi.
       Bankanın bitişiği İmren Pasta Salonu idi.
       O tarihe kadar pek bilmediğimiz çeşit çeşit meyveli Roma dondurmalarının yapıldığı, çeşit çeşit pasta türlerinin şehrimize kazandırıldığı, Rize'li Fazılı (Fazlı değil) Bey'in açtığı bir pastaneydi.
        Yanında Kılıçaslan kollektif şirketinin, o dönem bayisi oldukları traktörlerin sergilendiği ve satışının yapıldığı merkez ofisi bulunmaktaydı. Burada rahmetli İlhan Kılıçaslan ve Turan Kılıçaslan'ın masa başında "Facıt" marka hesap makinesiyle,  kafalarını dahi kaldırmadan çalıştıkları hala gözümün önündedir. 
       Ondan sonra şu an ki Şemsiye sokağına bağlanan bir pasaj vardı. Bu  pasajda İsmail Bey'e ait Tanca ayakkabı, yanında Malatya'nın en meşhur dondurmacısı "Şen Dondurma", başka bir deyişle dondurmacı Süleyman bulunmaktaydı. Merdiven altındaki, girerken iki büklüm girmeniz gereken bu mekandan, çıkarken lezzet sarhoşu olmuş misali mutlulukla çıkardınız. Üç küçük sehpa ve tabureden oluşan bu dükkan ağzının tadını bilenlerin uğrak yeriydi. 
      Süleyman Sarıcı dondurmanın formülünü çocuklarına bile vermez, bir tek hanımı bu formülü bilir ve evde sütle hazırladığı bu karışımı dükkana gönderir, Süleyman abi de etrafı karlarla doldurduğu fıçıda çevire çevire, döve döve bu karışımı o sakız gibi katkısız dondurma haline getirirdi.
       Dondurmacı Süleyman'ın tam karşısında çaycı Ali Dayının çay ocağı vardı. Tüm Temelli pasaj oğlu Ahmet'in getirdiği çay ve kahveleri içerdi.
      Ali dayı ve dondurmacı Süleyman tarafından üst katlara  çıkılırdı. Birinci katta hatırımda kalan isimler Doktor Müştak Çobanlı, Ömer ve Yılmaz Akşit'in babası avukat Halit Rıfat Akşit, çok güzel ve sağlam ayakkabılar yapan Serkis usta idi.
      İkinci kat tamamen Malatya Palas isimli bir otele tahsis edilmişti. Oteli genç yaşta rahmetli olan İsmail Kılıç çalıştırmaktaydı. 
      Dondurmacı Süleyman'ın alt yanı, Ramiz ve Kirkor ustanın ortak olduğu, ayakkabıcı dükkanıydı.
       Pasajın en alt sol köşede, camdan tabelasını ve yazılarını bugün bile hatırladığım ve cam tabelada "Paris'ten diplomalı bayan terzisi Bedros" yazan terzi dükkanı bulunmaktaydı. Dönemin kadınlarının çok rağbet ettiği terzilerimizdendi. 
       Arka tarafta bisikletçi Kadıoğlu, Yoldaş lokantası, bulunmaktaydı.
       Kılıçaslan Hanın üst sağ köşesinde Ömer Güler nam-ı diğer Uzun Ömer'in oyuncakçı dükkanı vardı. Ömer amca yaz günlerinde oyuncağın yanında taze meyve suları da satardı, katkısız, taze vişne suyunun tadını unutmak mümkün mü?
      Demir hindi şurubunu da ilk defa orada içmiş ve lezzetine doyamamıştım. 
      Daha sonra da bir daha Demir hindi şurubunu ne gördüm, ne de içtim.
      Ömer amca öğlenden sonra,  karşı sıradaki avcılar kulübüne gider,  arkadaşlarıyla vakit geçirir, dört beş gibi dükkana gelirdi, bizde oğlu Mustafa ile Ömer amcanın yokluğunu fırsat bilir, dükkandaki oyuncaklarla oynar ve zaman geçirirdik. 
      Ömer amcanın geldiğini farketmemişsek eğer, oyuna devam ediyorsak, azar işittiğimiz ve kulağımızın çekildiği sık sık olurdu. Uzun Ömer'in dükkanının yanındaki eczanenin ismi Halk eczanesi idi. Malatya'nın en eski eczanelerinden biri olan eczanenin sahibi Nuri Kayahan'dı. İlaçların çoğunun eczanede, eczacı tarafından yapıldığı! eczanede ilaçtan başka bir ürünün satılmadığı bu günlerde ecza kokusu, mazotla silinen ahşap kokusuyla karışır ortaya tarifi imkansız güzel bir koku çıkardı.
      Yanında Malatya'nın butik tarzı mağazacılığının lider ismi Naci Yüksel'in İsmet Arpacı ile olan ortaklığı sırasında ismi Arsel olan sonrasında İsmet Arpacı'nın ortaklıktan ayrılmasıyla ismi değiştirilen mükemmel bir mağaza, Naci Mağazası.
      Bendeniz yaz tatillerinde sokakta gezmeyeyim diye babaannem tarafından  iki buçuk lira haftalıkla bu mağazada  çıraklığa koyulmuştum.
      Naci Yüksel benim için her zaman bir idol olmuş ve bana hayata dair bir çok şey öğretmiştir.
       Unutmadan anlatmak istediğim bir şey var:
       Malatya'da bütün mağazaların öğlen 12.00 ile 13.00 arasında zorunlu olarak yemek molası için kapatıldığı günlerdi o günler.
      Biz de öğlenleri bütün esnaf gibi eve gider yemeğimizi yer öyle gelirdik.
      Bir diğer ilginç olay da faturalara bakılıp yasal oran olan yüzde yirmi kar marjıyla yetinilmesiydi. Yani şimdiki gibi herkesin kafasına göre bir fiyat belirlemesi mümkün değildi. Yıl sonu ucuzlukları da aynı şekilde yapılmaktaydı.
      Konumuza dönersek:
      Naci mağazasının yanı Hasan Özmansur ve oğlu İsmail Özmansur'un çalıştırdığı Özmansur mağazası, onun yanında, sevgili arkadaşım Mehmet Özgün'ün babası Sami Özgün'e ait Özgün mağazası. Sami abinin erken vefatından sonra oğlu İstanbul'da çok başarılı işlere imza atmış ve gurur duyduğumuz büyük bir iş adamı olmuştur.
       Malatya mağazacılığında ayrı bir yeri olan Yıldız Mağazasına geldi sıra.
        Yaşar, Hüsnü, Necmettin Hanlıoğlu kardeşlerin işlettiği bu güzel mağaza, önce Yaşar Hanlıoğlu'nun sonra da Necmettin Hanlıoğlu'nun İstanbul'a gitmesiyle Hüsnü Hanlıoğlu'na kalmış ve bir süre sonra da bu mağazamız da tarihimiz ve hatıralarımızdaki yerini almıştır. 
       Daha sonra Menekşe mağazası, Mehmet Elgin ve oğlu Atilla ve Aytekin Elgin'in işlettiği Elgin mağazası. 
      Nihat Tecdelioğlu'nun hırdavatçı dükkanı, Kemal Efe'nin çocuk giysileri sattığı şirin bebe dükkanı, Hasiklioğlu Hamdi'nin hiç gülmeyen yüzüyle, iplik sattığı dükkanı, şimdiki Polisan firmasının sahibi Necmettin Bitlis'in babası Şevket Bitlis'in kumaş mağazası, Peynirci Şükrü ve ortağı Turan'ın beraber açtığı ABC mağazası, Recai Saltoğlu'nun Saltoğlu mağazası,Tayyar Ercişli ve oğullarının meşhur kırk ambar'ı, Mehmet Sebzeci'nin meşhur züccaciye mağazası Billur Köşe.
         Pasajın iç kısımları çoğunluğu, şimdi maalesef nesli tükenen, sayıları gitgide azalan erkek terzilerinden oluşuyordu. 
         Bu terzilerin en unutulmazları Talat Ziyal'dı. Namık ve Tarık Ziyal'ın babası olan Talat ustayı her zaman gülen yüzü, yaptığı esprileri, boynundaki mezurasıyla hatırlarım. Benim de terzim olan Halis Sarıcı, şehrimizin en önemli terzilerindendi. Ayrıca Fevzi ve Eşref Gökdemir kardeşler, Ürfi ve Sadık Tabak, Fikret Hanlıoğlu, Terzi Aziz aklıma gelenlerin başlıcaları.
         Kuzinelerde yapılan yemek ve çorbalarıyla ünlü Gazi Onel'in Karadeniz lokantası ve burada yemek yiyenlerin hesabın ödeyen Memilo Hoca.
           Bir gömlek fabrikası gibi çalıştığını bildiğim, gömlekçi Bayram'ın gömlek imalathanesi, Orloncu Şaban Topçu, radyo tamircisi Kasım usta ve Halepli Mehmet Çalışır,  ve Halepli Mehmet usta Malatya sinemacılığının da emektarlarından olan elektrikçi Kirkor usta Kirkor Işıktel. 
           Unutmamamız gereken bir şey daha var. Çırakların dükkanlara sürahilerle su taşıdığı ve dükkanların önünü suladığı, pasajın orta yerindeki  bronz çeşme! Bütün pasajın su ihtiyacının bu çeşmeden karşılandığı düşünülürse bu çeşmenin önemi daha iyi anlaşılacaktır sanırım.
            Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür, sözünde olduğu gibi;
            Hatırlayamadığım bir çok esnaf olduğunu biliyor ve hepsinden özür diliyorum.
            Bir dönemi hatırlatabildiysem ne mutlu bana 
            Ölenlere rahmet, kalanlara sağlıklı bir ömür diliyorum.
            Selam olsun Malatya'mın güzel insanlarına...