dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    34.72
  • ALTIN
    2526.9
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    60567.89$

Vicdani ve Hukuki Duruş

31 Temmuz 2021, Cumartesi 10:11
Vicdani ve Hukuki Duruş



Vicdani ve Hukuki Duruş…

Adaletin İzinde Seyfi Oktay...

Üyesi bulunduğum “Hür Düşünce Hareketi” Aya Bakış toplantıları çerçevesinde, 17 Haziran’da 9. Cumhurbaşkanımız Merhum Süleyman Demirel'in vefatının sene devriyesi vesilesi ile “1991-1995 Anayasa Değişiklikleri Işığında Günümüz Anayasa Çalışmalarına Bakış” üzerinde ZOOM toplantısı düzenledik. Toplantımıza 58. Adalet Bakanı Mehmet Seyfi Oktay ve Doç.Dr. M.Serhan Yücel değerli bakış açılarıyla “Nasıl bir anayasa yapılmalı ve yeni düzenlemelerde nelere önem verilmeli” hususlarında kıymetli görüşlerini paylaştılar. Youtube’da Hür Düşünce Hareketi’nin https://youtu.be/rbb1eOSBRu0 link’den izlenebilir. Duyuru davetimizde yer almasına karşın TBMM 17.Başkanımız Hüsamettin Cindoruk; Cunda Adasında bulunduğu yerde internet bağlantısı iyi olmadığından dolayı bağlanamadı.

Hür Düşünce Hareketi olarak benzer anma toplantısını daha öncede 17 Haziran 2020 tarihinde TBMM 20. Başkanımız Hikmet Çetin, Uzun Yıllar DYP’de Genel Başkan Yardımcılığı yapan 22. Dönem Antalya Milletvekili Mehmet Dülger ve Prof.Dr. Tanju Tosun Hocamızın katılımı ile yapmıştık.

Süleyman Demirel’i anma toplantısında “Cumhuriyet Halk Partisi geleneğinden gelenler neden davet ediliyor?” diye haklı bir soru akla gelebilir. Hem Hikmet Çetin Hem de Mehmet Seyfi Oktay CHP Gençlik Kollarında siyasete başlamış, 1980 öncesi Adalet Partisi ve CHP arasında kıran kırana yapılan siyasetin içinde yer almışlardı.

Fakat 1991 Milletvekili seçimleri sonrası siyasetin farklı kulvarlarında yer alan bu iki siyasal akım ülkenin demokratikleşme ve yoksulluk sorunlarına çözüm bulmak için liderlerinin öncülüğünde Doğru Yol Partisinin başında Merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel ve Sosyal Demokrat Halkçı Partinin başında Merhum Erdal İnönü bir araya gelerek kurdukları koalisyon hükümetinde Hikmet Çetin Dış İşleri Bakanı, Seyfi Oktay’da Adalet Bakanı olarak hükümet programına uygun olarak önemli çalışmalar yapmışlardır.

Adalet Bakanı olarak Seyfi Oktay’ın yapmış olduğu çalışmalar toplumda geniş yankı buldu ve Adalet Bakanlığında ayrılmasından 27 yıl geçmesine rağmen hala gündemdeki yerini korumaktadır.

Toplumumuzu ilgilendiren anayasa ve yasalar gibi hukuki düzenlemelerin yapılmasında, ve uygulanmasında insan haklarına ve evrensel değerler gözetilerek, siyasal çekişmelerden uzak bir anlayışla, bütün toplumsal ihtiyaçları kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Bireylerin veya bir kısım grupların istek ve arzuları ön plana çıkarılarak yapılması toplumda derin travmalara ve ayrışmalara sebebiyet vermektedir.
Bu temel yaklaşımdan; bir birey olarak Seyfi Oktay’ın yaşam serüveni Gazeteci Yazar Necdet Saraç’ın geçen yıl yayınlanan “Adaletin İzinde Seyfi Oktay” kitabında; Seyfi Oktay’ın yaşamında karşılaştığı sorunlar, yaptığı çalışmalar, uygulamalar ve konuşmalar ile siyasi hayatına dair değerlendirmeleri yer almaktadır.

Kitabı okurken kendi kendime “Benzer sorunlarla ben karşılaşsam vicdan ve adalet içinde nasıl davranırım? Ne yapardım?” diye düşündüm. Hepimizde benzer sorunlarla karşılaşabiliriz.

Benim açımdan cumhuriyet tarihimiz boyunca hukuk alanında yapılan çalışmalar içinde yer almış Siyaset Adamları ve Adalet Bakanları içinde “Vicdani ve Hukuki Duruşu” ile Seyfi Oktay’ın önemli bir yere sahip olduğu düşüncesi bu kitabı okuduktan sonra daha da arttı.
Adaletin İzinde Seyfi Oktay; Malatya, Hekimhan İlçesi Mezirme Köyünde başladığı ilkokul eğitimini, Polis babası İpşir Oktay’ın görevi yeri nedeniyle Sivas’ta tamamlayıp, öğretmen olmak arzusu ile Akçadağ Köy Enstitüsüne kayıt olamadığında üzülüp-ağlaması, Kars Sarıkamış’ta Ortaokula okurken devlet parasız yatılı okul sınavlarında bölgede başarı sağlayan 3 öğrenci arasına girmesi, uyumlaştırma programı çerçevesinde Ortaokul son sınıf ikinci yarısını 3 arkadaşı ile Bilecik Ortaokuluna ve sonrasında İstanbul Haydarpaşa Lisesinde tamamlamasına karşın her iki okulda da Doğu/Şark Kars’tan geldikleri için “EĞİTİMSİZ, GÖRGÜSÜZ, KIRO” denilmesi-aşağılanmaları (Alevi olmayan bir arkadaşının bu aşağılanmalara dayanamayıp memleketine geri dönmesi), Okulda ALEVİ olduğu da öğrenilince “KIZILBAŞ” nasıl oluyor diye arkadaşlarının karşına geçip onu aşağılayıcı şekilde dikkatlice incelemeleri, yaşadığı birçok zorluklara karşın, okul yılları boyunca derslerine çalışmanın yanı sıra “Şarktan gelmiş olmasını ve Alevi olmasını; acaba hangi sistemde, insanlar kendi inançlarını ve kültürünü hangi rejimde özgürce yaşayabilir? Ayrımcılığın olmadığı bir rejim var mıdır?” diye düşünerek Hukukçu, Adaleti dağıtan bir Hakim olmayı kafasına koyması, Haydarpaşa Lisesi mezuniyeti sonrası Emniyet Amiri Babasının Ankara Altındağ’a tayini ile Laik Demokratik Hukuk Devleti için Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine giriş yapması, kitabın en dikkat çekici noktaları olmakla birlikte hem Seyfi Oktay’ın siyaset hayatı öncesini aydınlatmış hem de Türkiye’nin geçmişini anlamamızda bu kitabı önemli bir kaynak niteliğine taşımıştır. Kitabın bu niteliği gösteren belli önemli başlıkları kısaca şu şekilde özetleyebilirim;

· 1963 yılında Hükümetin Diyanet Bünyesinde Mezhepler Müdürlüğü kurulması ve içinde bir Alevi Masası olması için hazırladığı kanun tasarısını TBMM sunması basında tasarıya karşı çıkan haberlere ve tartışmalara yol açmasına karşılık olarak Seyfi Oktay Fakülteden Alevi arkadaşları da “Mezhepler Müdürlüğünün ve Alevi Masası” Kurulmasını destekleyen bir basın açıklamasını hazırlayarak, Alevi Talebeler olarak gazeteleri tek tek dolaşarak dağıtılmaları,. Ertesi gün daha önce karşı görüş bildiren gazeteler dahil çoğu “Alevi Kardeşlerimiz Bildiri Yayınladılar” diye haber yaparak olumlu karşılamışlar.

· Bu açıklama sonrası oluşan olumlu hava ile Aleviliğin ne olduğunu bilimsel olarak ortaya koymak için Prof.Adnan Ezgi, Prof.İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Prof.Coşkun Üçok, Prof.Bülent Nuri Esen’in konuşmacı olarak katıldığı ve Diyanet’inde davet edildiği “Türkiye’de Laiklik ve Tatbikatı” konulu açık oturum düzenlenmesi ve salonda dini kıyafetleri ile otuzun üstünde diyanet mensubu da bulunması,

· 1963 yılında Ankara’nın 2 ilçesinden biri olan Altındağ’da CHP Gençlik Kolları Başkanlığı ile siyasete girmiş. Atatürk devrim ve ilkeleri, laiklik ve demokrasi üzerine yaptığı konuşmalarla 17 Kasım 1963 te genç yaşta Ankara Belediye Meclis Üyeliği, CHP Ankara İl Sekreterliği ve Ön seçimle 3 dönem Ankara Belediye Meclis Üyeliği ve Encümen Üyeliğine seçilmesi, çeşitli avrupa ülkelerinde yerel yönetimler alanında incelemeler yapması,

· 1983 yılında Halkçı Partiden yoğun davetler sonucu Altındağ İlçesinin Kurucu Başkanlığı ve seçimlerde Ankara Milletvekilliğine seçilmesi, HP Grup Başkan Vekilli, Grupta ve Mecliste yapmış olduğu konuşmaları, Halkçı Parti ve SODEP birleşmesi ile SHP’nin kurulmasına katkıları, Anavatan Partisine katılması için yapılan daveti geri çevirmesi,1983-1991 arası 73 kanun tasarısını Anayasa Mahkemesinde iptalini sağlaması ile gazetelerde “Özal’ın Belalısı” diye anılması,

· Ülkemizda 15 Temmuz 2016 gecesi yaşananları yıllar öncesinde görerek 15 Ocak 1987 tarihinde partisi adına TBMM Başkanlığına “Tarikatlar için Meclis Araştırma Önergesi” vermesi, konuşma yapması,

· SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün isteği ile 1987-1991 yılları arasında “SHP’nin Anayasa Taslağı Önerisi” hazırlamak üzere kurulan Komisyonun Başkanlığını Merhum Prof. Dr. Muammer Aksoy’un, Parti adına komisyon sekreteryasını Seyfi Oktay’ın yürüttüğü ve birçok akademisyenin yoğun emekleri ve katkılarıyla hazırlanmış. 4 Nisan 1991 tarihli SHP’nin Anayasa Taslağı Önerisi TBMM Başkanlığına sunulması,

· Özal’ın 1991 yılında getirdiği Dar Bölge Tercihli seçim sistemi ile Altındağ-Keçiören bölgesinde parti içi ön seçimde listede 2. sırada, seçilmesinin imkansız olduğu için seçime girmemeyi de düşünürken; 3 çocuğunun ısrarı ve bölge insanının teşvikiyle 40 metrekarelik bir dükkanda 20 gönüllü ile basılıp dağıtılan broşürler ve halkın büyük desteğini de arkasına alarak tercihli oylarla Milletvekili seçilmeyi başarması,

· DYP ve SHP koalisyon Protokolünün hazırlanmasına katkıları ile 20 Kasım 1991 tarihinde kurulan hükümette cumhuriyetimizin 58. Adalet Bakanı olarak atanması ve hedefini de “12 Eylül sonrası iyice bozulan hukuk sistemini kökten dönüştürüp, hukukun üstün ve egemen olduğu evrensel değerlere dayalı bir yapı oluşturmak üzere çalışmalar yapmak.” olarak koyması,

· Bakanlık bünyesinde Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşan; başta Medeni Kanun ve diğer temel kanunlar için çalışmalar yapmak üzere komisyonlar kurması,
· Ceza ve Tutukevlerinde insanlık dışı uygulamalara son vermesi, bazı cezaevlerini kapatması, cezaevlerinde hükümlülerin cezalandırmaktan daha ziyade ıslah edilerek topluma kazandırılması için çalışmalar yapması, Cezaevlerini üretim merkezi haline dönüştürülmesi,

· “İdarenin her eylemini yargı denetimine tabi tutmak çağdaş anlayıştır.” prensibi gereği Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda düzenlemeler yapılması,

· Adaletin işleyişinde kadroların Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulun (HSYK) 1981 yılında kaç iş için bir yerel mahkeme kurulacağı yönünde almış olduğu ilke kararı olmasına karşın asgari 14.000 hakimin yapması gereken işi 5.700 hakim yaptığını tespit ederek, Adaletin gecikmesine sebep olan bu kadro yetersizliğini gidermek için çalışmalar yapması,

· Bir yandan Demokrasi isteği, öte yandan terör olayları varken; cezaevi’nden terör mahkumlarının firar etmeleri ve bu firarların Adalet Bakanının göreve getirdiği kadrolar sonucu meydana geldiği ileri sürülerek ANAP tarafından 9 Mart 1993 tarihinde hakkında gensoru önergesi verilmesi, Gensoruya önergesi ile ilgili Mecliste yaptığı konuşmada “Nevşehir Cezaevi’nden Firar olacağı ihbarı alınmış ilgili birimler 20 gün içinde 2 defa uyarılmış olmasına rağmen 18 kişi firar etmiş. Mevcut infaz sistemi rezalet olduğu teşhisi konulmuş ve gerekli düzenleri yapmak içinde ısrar etmekteyiz. Nevşehir Cezaevi’nde görevli 15 kişi açığa alındı. Örneğin firardan önce Nevşehir Cezaevi’nde görevli Cumhuriyet Savcıları dahil 112 personelden 92’si ANAP döneminde, kalan 20’si de ANAP dönemi öncesi atanmışlardır. Bayrampaşa’da da hakkında dava açılanların kişilerin 83 yine ANAP döneminde atananlardır. Aynı şekilde cezaevlerimizde müdür sınıfında olan 503 personelden bir tanesi dahi bizim dönemimizde atanmamıştır. Bakanlığı 48 Bin personelinin 32 Bini yani 66’sı ANAP döneminde göreve alınmıştır. Asıl kaçma rekorları ANAP dönemlerinde olmuştur.” değerlendirmelerini yapmış. Demirel “Cezaevi firarından önce Bakan lazım olan şeyleri yapmıştır.” beyanatını vererek Bakanını sahiplenirken, Bakana diğer sahip çıkan açıklamayı da MHP Lideri Alpaslan Türkeş “Yakından takip ettiğimiz, çok temiz, iyi niyetli bir Bakan, yurtsever bir insan.” sözleriyle yapmıştır.

· 1992 yılında Nokta dergisi tarafından “Yürürlüğe giren Adli Tıp Yasası, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, Çocuk İnfaz Kurumlarındaki çalışmalarından dolayı”1992 Doruktakiler Politika Ödülüne laik görülmesi,

· 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak oteline sığınan 35 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinin büyük acısı içinde hukuk kuralları içinde adaletin yerine getirilmesini için failler bulunarak cezalandırılmış. Kahramanmaraş, Malatya, Çorum ve İstanbul Gazi Olaylarındaki davalar gibi sonuçsuz kalmamış.

· Murat Karayalçın’ın SHP Genel Başkan seçildiği kurultayda en çok oyu alarak Parti Meclisine seçilmesi ve Adalet Bakanlığı sonrası SHP Meclis Grup Başkanlığına seçilmesi,

· 22 Temmuz 1996’da Partiye hazırladığı Fehtullah Gülen’cilerin çok güçlü ve etkin yapılandırma içinde olduğuna temas ederek çeşitli başlıklardaki 40 sayfalık raporu,

· Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nin Ödül Jürisi tarafından “Üniversite yıllarından başlayarak genç arkadaşlarına önderlik ederek, Alevi-Bektaşi Kültürünün tanıtımını yapması, 1964 yılında Hacıbektaş Kültür Derneği’nin kurucuları arasında yer alması, Türk Kültürü ve Hacı Beştaş Veli Araştırma Merkezine kendi arşivinde oluşturduğu belge, döküman, makale ve yazılarını vermesi, Alevi-Bektaşi Kültürünü anlatması, bilgi ve olgunluğu ile örnek olması, Adalet Bakanlığı döneminde kimsesizlerin kimsesi olma yolunu açması” sebebi ile 16 Ağustos 2008 tarihinde “15. Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü”’ne laik görülmesi,

· AkParti tarafından ilki 3-4 Haziran 2009 ve sonuncusu 28-30 Ocak 2010 tarihinde olmak üzere toplam 7 tane Alevi Çalıştayı yapılmış ve 7 Aralık 2009 da yapılan çalıştaya katılarak yaptığı konuşmada “Din adamı olmadığını, ancak Alevi ana-babadan dünyaya gelmiş olmamdan ve konu üzerinde düşünme ve öğrenme çabalarımdan elde ettiğim bilgi çerçevesinde, uğraş alanın hukuk, demokrasi ve siyaset alanlarında olduğunu” belirterek konu hakkındaki 12 sayfayı bulan görüşlerini (Osmanlı arşivlerindeki kayıtlara bakılması, değerlendirmenin mihenk taşının kültür olduğunu, 72 millete aynı nazardan bakmak gerektiği, İnsanların eşit varlıklar olduğunu, bu inanç zulmü İnsanlık suçu olarak görüldüğünü, inançta ve kültürde Akıl ve Bilimin belirleyici olduğunu) belirterek yapılması gereken önerilerini 11 başlık altında sunması,

· İstihbarat kayıtlarına göre 3 defa suikast girişiminden kurtulan, evinin dinlenilmesi için kullanılan böcekler ve kapısında güvenlik bulunan 58. Adalet Bakanın evi FETÖ davasında kaçak “heykeli dikilmesi gereken bir kahraman” diye göklere çıkarılan Zekeriya Öz’ün öncülüğündeki yetkisiz kadrolar tarafından 1 Haziran 2010 tarihinde polisler tarafından kuşatılarak 2 evinde ve ofisinde aramalar yapılması,

· “Yargı camiası üzerine hakimiyet kurarak yargı adaletini engellemek ve böylece baskı altına alarak Ergenekon Örgütünün istekleri doğrultusunda hareket ettirmeye çalışmak…” (basında da sanki yargıyı/ülkeyi Seyfi Oktay yönetiyormuş gibi hava yaratılmakta) gerekçesiyle suçlanması, yüksek tansiyonunun daha da çıkması sonucu hastaneye kaldırılması, gözaltına alınarak saçma sapan sorular sonrası da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması,

· FETÖ’nün yaptığı kötülüklerini ortaya çıkaran davadaki savunması da bir meydana okuma; “İddia makamının ileri sürdüğü Ergenekon Terör Örgütünün Yargı Ayağında yer aldığı, örgütün gizli hakim güç konumunu sürdürebilmesi ve adliye içerisine sızmak için stratejiler geliştirdiği, örgütün amaçları doğrultusunda soruşturmaya muhatap örgüt mensuplarının usulsüz olarak soruşturmadan kurtararak tahliyesini sağlamak, yargılanması devam eden davayı etkisizleştirmek, davaların görülmekte olduğu mahkemeleri çalışamaz hale getirmek gibi 271 sayfalık iddianamesi ve 37 klasör içinde 10 Bin sayfayı geçen telefon konuşmaları tapeleri olmasına karşın, hiçbirinde mahkeme başkanları ile konuşmam yok, Hakim ve Savcı alımında sınav yapma yetkisi Müsteşar veya Yardımcısının başkanlığında 4 Genel Müdür katılımı ile yapılmakta, eğitimlerini tamamladıktan sonra atamaları HSYK tarafından yapılmaktadır. HSYK üyelerini Yargıtay ve Danıştay’ca seçilenler üyeler arasından Cumhurbaşkanı atamaktadır. Kadrolaşma yapmışsan örgüt içindeki yargı mensupları kim?” diye soruların yer aldığı 158 sayfa bulan savunmasında da siyasi mücadelesini vermesi ile çarpıcı gerçekleri su üstüne çıkarması,
Tutuksuz olarak 28 yıl hapis cezası ile yargılandığı İstanbul’daki dava 1 Temmuz 2019’a (9 yıl 1 ay) kadar sürmesine ve davanın sonunda beraat etmesine karşın bu defa da “Seyfi Oktay’ın Adalet Bakanlığı dönemde FETÖ Yargıya Sızdı” diye haberler yapılabilmesi Vicdanla, Adaletle izah edilemez.

Bilgin Akbal