dore okulları
Malatya
19 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.62
  • EURO
    34.76
  • ALTIN
    2498.2
  • BIST
    9524.59
  • BTC
    61937.88$

Yeter! Söz Milletindir!

10 Ocak 2014, Cuma 09:15

Ülkemizdeki demokratikleşme çalışmaları; Osmanlı döneminde Birinci Meşrutiyetle 1876'da yürürlüğe giren Kanun-i Esasi ile başlamış ve en sonunda 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrası yapılan 1982 Anayasasında kısıtlanan insan hak ve özgürlükleri gibi birçok katı uygulamaları 1987 yılından başlayarak 2010 yılına kadar 17 farklı tarihlerde 110 maddesinin üzerinde değişiklikler yapıldı. Sonuç olarak Anayasalarımızda yapmış olduğumuz bunca değişikliklere ve geçmişle hesaplaşmalarımıza rağmen, toplumuzun her kesimi tarafından kabul görecek çağdaş bir hukuk devleti olamadık.

 Demokrasilerde; Yasama, Yürütme  ve Yargı Kurumları (Erkleri) birbirlerinin ilgi alanlarına girmeden oluşturulur ve hukuk kuralları çerçevesinde o ülkede yaşayan bireylerin hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde kullanmalarını sağlayan sistemdir.

Kuvvetler Ayrılığı İleri demokrasilerde devlet sistematiği Mercedes'in amblemine benzemektedir. Yıldızının merkezinde bireylerin (Düşüncelerini ifade, inançlarını serbestçe yerine getirebilme ve İş imkan ve fırsatlarında serbestçe faydalanma (İmtiyazlı bir kesimin olmaması) hak ve özgürlükleri bulunmaktadır. Bireyler bu hak ve özgürlüklerini kullanabilmeleri içinde devlet yapısı içinde “Kuvvetler Ayrılığı” diye isimlendirdiğimiz; Yasama (TBMM), Yürütme (Hükümet) ve Yargı Kurumları vardır. Bu kurumlar güçlerini halktan alır ve bu kurumların çalışmaları (dış çember)  yasalar çerçevesinde yaparlar. Hiçbir kurum yaptığı görevlerde yasaların dışına çıkamaz.

 Demokrasi; uygar toplumların bir yaşam biçimidir. Yasama görevini yapan TBMM'nin Anayasaya uygun olarak toplumun ihtiyaç duyduğu yasaları yapmak ve Yürütmenin (Bakanlar Kurulunun) yapmış olduğu işlemlerin yasalara uygun yapılıp, yapılmadığını denetleme yetkisi de bulunmaktadır. TBMM oluşturan 550 Milletvekili bu görevi millet adına ve bağımsız olarak yapmalıdır. Hükümet (Yürütme) ise bakanlık teşkilatlarıyla yasalara uygun olarak ülkeyi idare etmekle sorumludur. Yargı erk'i de yasalara uygun olarak yargılama işlerini yapmalıdır.

 Bu üç Kurum (Erk); kararlarını birbirlerinden bağımsız almaları ve birbirlerinin ilgi alanlarına müdahale etmemeleri gerekmektedir. Her kurum kendi işini yapmalıdır. TBMM yasama görevini, Hükümet yürütme görevini, Yargı da yargılama görevini yapmalıdır. Bu üç kurum arasında sağlıklı bir diyalog olmalıdır. Bu sağlık diyaloğun kurulması, koordinasyonu görevi de Anayasamıza göre Cumhurbaşkanımızdadır.

Yeter Söz Milletindir.Çok partili sistemle birlikte, "Yeter Söz Milletindir!", Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'nin kullandığı sloganlarındandır. Demokrat Parti'nin kullandığı afişlerde en büyük sloganı "Yeter! Söz Milletindir!" yazılı ve “dur” anlamında bir el vardı. Demokrat Parti'nin seçimi kazanmasında kendilerinin çalışmaları kadar, Türk milletinin demokrasiyi yaşamak istemesi sonucu bu afişler de çok etkili olmuş.

 Maalesef 1950 yılında “Söz Milletindir” diye çıktığımız bu yolculukta hala demokrasimizi Evrensel Hukuk sistemi içinde kuramadık. Bu konuda toplumda rahatsızlıklar her geçen gün artmaktadır. Son olarak kurumlar (erkler) arasında yaşanan sorunlar Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'den de "kuvvetler ayrılığı" uyarısı geldi. Gül yaptığı açıklamada, "kuvvetler ayrılığı demokratik hukuk devletinin ayrılmaz parçasıdır. Demokratik hukuk devleti' dediğimizde; çok partili sistem, adil, serbest, düzgün seçimler ve kuvvetler ayrılığı prensibi çerçevesinde herkesin yetki ve sorumluluklarının belli olması ve bu düzen içerisinde 'check-balans' dediğimiz denge sistemlerinin olup, bunların bir ahenk içerisinde yönetilmesi” gerekliliği vurgusunu yaptılar. Meclis Başkanının Anayasa da Mahkemelerin bağımsızlığı 138 maddesi çökmüştür açıklamasını yapmıştır.

 138. maddeye göre “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Hükmü yer almaktadır.

Her kurum (Erk) kendi işini yapmalıdır. Meclis çoğunluğunu elinde bulunduran Hükümetin istekleri doğrultusunda çalışan, denetim görevini yapamayan bir meclis ve Hükümet üyesi Adalet Bakanının başkanlığındaki bir yargı ile “Yeter! Söz Milletin!” olmaz… 

Olsa olsa…

“YETER! SÖZ YÜRÜTMENİNDİR (HÜKÜMETİNDİR)!”  veya

“YETER! SÖZ BAŞBAKANINDIR)!”  olur.

Siyaset bu duruma çözüm üreterek, Ülkemizin önündeki tartışmaları acilen bitirmelidir.